Ayda 12 Kilo Verme

Kışın kilo alıyorum' diyorsanız metabolizmanızı hızlandırın

Kışın vücut ve metabolizma kendini koruma altına almıştır ve daha yavaş çalışmaya başlar. Yeme ihtiyacı artar, özellikle çok fazla karbonhidratlı yiyecekler yeme ihtiyacı başgösterir.

Terleme de çok az olduğundan metabolizma hızı minimumdur. Bu dönemde dikkat edilmezse kilo artışı kaçınılmaz hale gelir.

Bağışıklık sistemimiz, havalar soğuyunca grip, soğuk algınlığı, bronşit gibi hastalıklara karşı kendini korumak için yağ yakımını engeller. Kış mevsimini sağlıklı geçirmek için bağışıklık sistemini biraz daha güçlendirmek gerekir. Güçlü bir savunma mekanizmasının temelinde ise yeterli ve dengeli beslenme yatar. Kış aylarında metabolizmanın yavaşlamasına ek olarak fiziksel aktivitenin azalması da kilo artışına neden olur. Hormonal değişimlere bağlı olarak sindirim sisteminde kabızlık gibi problemler oluşabilir.

Metabolizmayı hızlı çalıştırmak için..
İyi bir kahvaltı ile güne başlamak, hem direncinizi korur hem de kilo kontrolüne yardımcı olur, hem de metabolizma hızınızın yavaşlamasını engeller.

Susamadan su için
Su vücudumuzdaki bütün metabolik reaksiyonların temel direğidir. Kışın su kaybımız daha az olduğu için susama hissimiz azalır, ancak su ihtiyacımızı yine de karşılamamız lazım. Susamasanız bile günde 2-2,5 (10-14 bardak) litre su tüketin.

Siyah çay ve kahve yerine bitki çayı, içinizi ısıtmak için daha iyi bir seçenek
Kışın favori içecekleri genellikle sıcak içeceklerdir. Ama kafein-tein içeriği yüksek olan çay-kahve tercih edilir. Oysa kuşburnu çayı C vitamini içerdiği için, rezene çayı gaz sorunlarına iyi geldiği için tercih edilebilir.

Greyfurt, lahana ve maydanoz kış hastalıklarından korur
Kış hastalıklarından korunmak için A ve C vitaminini yeterli almak gerekir. Portakal, mandalina, greyfurt, havuç, kivi, karnabahar, lahana, brokoli, Brüksel lahanası, maydanoz, tere, ıspanak A ve C vitamininden zengindir. Gerek günlerin kısalması gerekse havaların soğuması ile birlikte fiziksel aktiviteler azalır. Lifli besinlerin tüketiminin de azalması sonucu kabızlık sorunu kendini gösterir. Bu nedenle kuru baklagillerin, kepekli tahılların (esmer ekmek, bulgur, kepekli makarna/pirinç/erişte/un) tüketimine ağırlık verilmeli.

Yağı, şekeri azaltın!
Kış yaklaştıkça, vücudumuz ısı değişikliğine uyum sağlayabilmek adına harcadığı enerjiyi düşürür. Azalan fiziksel aktiviteye paralel olarak yağ ve şeker tüketimi de kısıtlanmalıdır.

Haftada 2-3 kez balık yiyin
Kış mevsiminde güneş yüzünü daha az gösterdiğinden, vücut D vitamini gereksinmesini karşılayamaz. Güneşli günlerde 20-25 dk güneş ışığından direkt olarak yararlanarak (hafif tempolu yürüyüşler olabilir) ve haftada 2-3 kez balık yiyerek kalp sağlığınızı koruyabilirsiniz.

Tatlı sizi ısıtmaz!
Uzun süreli açlıklardan kaçınılmalıdır. Enerji ihtiyacının karşılanması için fast food ya da yağdan, şekerden zengin gıdalara yönelmek doğru değildir. Soğuk günlerinde "tatlı yersem ısınırım" mantığından vazgeçilmeli, yeterli ve dengeli beslenerek vücudun ısı dengesinin korunması sağlanmalıdır.

2 ayda nasıl 25 kilo verilir?
Egzersiz yapmadan, yorulmadan kilo vermek ister misiniz? Son moda diyetler, haplar ya da takviye ilaçlar olmadan, sağlıklı beslenerek kilo verebilirsiniz. Nasıl mı?

Ehow.com isimli sitede yer alan habere göre, kilo vermek için öncelikle buna inanmanız gerekiyor, sonra ise beslenmenizi düzenleyerek, sağlıklı gıdalar tüketerek kilo vermeye yardımcı olabileceğiniz belirtiliyor. İşte size 2 ayda 25 kilo verdiren öneriler:

Amaç belirleyin: Kilo vereceğinize önce kendinizin inanması gerekiyor. "Ben 2 ayda 25 kilo vereceğim" şeklinde bir amaç belirlemeli ve kendinizi motive etmelisiniz. Bu amacınızı bir kenara yazın ve asla vazgeçmeyin.

Plan yapın: Şimdi plan yapın. Hedefinizi belirledikten sonra bunu nasıl başaracağınız çok önemli. Günlük aktiviteleriniz başarılı bir şekilde beslenmenizle ve kilo verme hedeflerinizle uyumlu olmalı.

Planım sağlıklı yemek yemek: Tükettiğimiz gıdaların yüzde 75'i veya yüzde 80'i taze sebze ve meyvelerden oluşmalı. Aynı zamanda günde 8 bardak su içmelisiniz. Ayrıca yemeğinizi erken saatte yemek, sık sık yemek, yeşil çay içmek gibi yaşam tarzındaki değişiklikler de kilo vermenize yardımcı olacak.

İlerlemenizi kaydedin: Günlük ne yediğinizi ve ne kadar kilo verebildiğinizi kaydedin. Bu şekilde yazmak hedefleriniz üzerinde odaklanmanıza yardım eder ve bu, bir sonraki yemeğinizin sağlıklı olması için önemlidir.

Kendinizi eleştirin ve düzenleyin: Nasıl ve ne kadar yediğimizi eleştirmeliyiz. Endişelenmeyin. Günlük aktivitelerinizi kaydedin ve buna göre az mı çok mu yaptığınızı belirleyerek, bunları düzenleyin.

Kendizi ödüllendirin: Hedeflerinizi başarmak için yukarı çıkışlarınız ve düşüşleriniz olabilir. Hayatta iyi ve kötü günler var. Yaptığınız günlük aktivitelere odaklanın. Ödülünüz asla beslenmenizi bozacak şekilde olmamalı. Örneğin, ödül olarak film izleyin, kitap okuyun, sinemaya gidin.

Şükredin: Dua edenler, daha az endişelenir, kendini ve yaşam tarzını değiştirir. Dengesiz beslenme gibi olumsuzlukları hayatından çıkarır. İnanmadan kilolarınızdan kurtulamazsınız. Her gün kilolarınızdan kurtulduğunuz için dua edin.

Evet, egzersiz yapmadan da kilo verebilirsiniz, ancak egzersiz bu kilonuzu korumanıza ve yeniden kilo almamanıza yardım eder. Yaşam tarzınızda yaptığınız değişiklikler yanında spor da yapmalısınız. ZAMAN

Masrafsız Diyet Listesi Oluşturun

kolay diyetİki hata süreli uygulayacağınız diyet size iki veya dört kilo kaybettirecektir. Masrafsız ver rahat bir diyet listesi arayanlar için ideal bir diyettir. Günlük olan diyet listesini 14 gün boyınca özüne sadık kalarak uygulamak amaca ulaşmak için yeterli olacaktır.

1 porsiyon meyve, limonlu çay için tek dilim kepek ekmeği , Kbrit kutusu kadar beyaz peynir, Dört tane zeytin, Bir porsiyon salata

Kuşluk1
porsiyon mevsim meyvesi
2 adet grisini lŞekersiz bitkisel çay

Öğle

2 adet köfte büyüklüğünde tavuk veya peynir ilâveli 1 porsiyon yeşil salata 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ilave edin
2 ince dilim kepek ekmeği
1 su bardağı diyet yoğurt

İkindi

1 porsiyon mevsim meyvesi
1/4 sokak simidi
1 kibrit kutusu büyüklüğünde yağsız beyaz peynir
Şekersiz limonlu açık çay

Akşam

1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile hazırlanmış 1 porsiyon 4 yemek kaşığı mevsim sebzesi veya sınırsız mevsim salatası
1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile hazırlanmış 1.5 su bardağı kepekli makarna ya da pilav veya 12 yemek kaşığı kuru baklagil
1 su bardağı diyet yoğurt

Gece
1 porsiyon mevsim meyvesi

Yatarken

1 bardak oda sıcaklığında su

Diyetinizi sabote edecek 15 neden

1. Hızlı yemek
Hızlı yemek yemek kilo almanıza neden olur bu nedenle yavaş yemelisiniz. Yiyecekleri uzun süre çiğnedikten sonra yutmak, beynin vücuda giren besinleri kaydetmesine zaman tanımak anlamına geliyor. Bu şekilde tat alma duyusu da tatmin oluyor. Böylece doyduğunuzu anlamanızla, yemeye son vermeniz arasındaki zaman kısalıyor.

2. Teknoloji
Diyetlerinizin bir işe yaramamasının en büyük etkenlerinden biri hareketsiz yaşamdır. Eskiden bir arkadaşınızla görüşmek için belki de 10 ya da 15 dakika yürürken şimdi sadece mailleşerek görüşmüş kadar oluyor ya da internet üzerinden sohbet edebiliyorsunuz. Böyle olunca da hareket yerine oturmayı seçiyorsunuz.

3. Tatlandırıcılar
Kilo almamak için sürekli şeker yerine tatlandırıcı kullanıyor olabilirsiniz. Fakat yapılan araştırmalar yapay tatlandırıcıların alınan doğal kalori alımı konusunda vücudu kandırdığını ve bu nedenle de daha fazla şeker kullanma isteğini ortaya çıkardığını gösteriyor.

4. Sebzeler
Sebzelerinizi ve salata malzemelerinizi iyi yıkadığınızdan emin olmalı ve organik olarak yetiştirilmiş olanları seçmelisiniz. Hormonlu sebze ve meyvelerden uzak durmalısınız.

5. Yağ oranı düşük yiyecekler
Yağ oranı yüksek ve düşük yiyecekler arasında aslında sanıldığı kadar çok fark yoktur. Yoğurt, süt ya da peynirde bu oran önemliyken yağ oranı düşük bir kek yemekle yağ oranı yüksek olanı yemek arasında hiçbir fark yoktur.

6. Stres
Beyin, vücutta enerjinin azaldığını fark eder etmez açlık hissetmemize yol açan kimyasal maddeler salgılar. Bu kimyasal maddeleri salgılayan kısmı, aynı zamanda duyguları da kontrol eder ve sıkıldığımız veya kendimizi kötü hissettiğimizde hemen buzdolabına koşmamızın başlıca sebebi de budur.

7. Öğün atlamak
Her yemek yediğinizde metabolik hızınız iki saat içinde yüzde 20 - 30 artar fakat öğünleri atlarsanız metabolizmanız yavaşlar. Özellikle de kahvaltı yapmamak en büyük problemdir ve gece boyunca yüzde 5 yavaşlayan metabolik hızınız bir daha yemek yiyene kadar aynı hızda kalır.

8. Meyve suları
Früktoz seviyesi yüksek olan meyve suları iştahınızı açar. Bu nedenle taze meyve suyu içmek ya da meyve yemek çok daha yararlıdır.

9. Toksinler
Karaciğer vücudun yağ yakan organıdır ve eğer alkol gibi toksinlerle doluysa yakma işlemi için daha yoğun çalışarak çok enerji harcar ve yorulur. Bu nedenle içki içerken yağ ya da şekeri çok fazla tüketmemeye dikkat etmelisiniz.

10. Salata
Diyet yaptığınız için salata yemeyi tercih edebilirsiniz fakat salatayı dışarıda yiyecekseniz soslu bir salata yememelisiniz. Çünkü özel soslarla yapılan bu salataların kalori bakımında bir hamburgerden çok da farkı yoktur.

11. Doğumgününüz
Kış mevsiminde doğduysanız baştan kaybetmiş olma ihtimaliniz yüksek çünkü yapılan araştırmalar kış bebeklerinin obeziteye daha yatkın olduklarını gösteriyor. Bunun sebebi ise daha yavaş çalışan bir metabolizmaya sahip olmaları.

12. Doğum kontrol
Kadınların en büyük sorunlarından biri de doğum kontrol yöntemleri nedeniyle alınan kilolardır. Özellikle doğum kontrol hapları bazı kadınlarda iştah açarlar.

13. Uyku düzeni
Yapılan araştırmalara göre geceleri dört saatten az uyuyan kişiler daha çok uyuyanlara oranla daha fazla kilo alırlar. Çünkü yorgun bir vücut, normal günde yakılan enerjiyi yakamaz ve metabolizması yavaşlar. Bunun için her gün uykunuzu düzenli almaya dikkat etmelisiniz.

14. Evlilik
Yeni evli çiftler hep evlendikten sonra kilo aldıklarından şikâyet ederler. Bunun nedeni ise birlikte bir yaşam paylaşma sonucu herşeyi aynı anda yapma isteğidir. Fakat sözkonusu yemek olunca bu yanlıştır eşinizle aynı miktarda ya da aynı şeyleri yemeden de mutlu bir evliliğe sahip olabilirsiniz.

15. Tiroid sorunu
Sürekli yorgun hissediyorsanız, kilo almaya başladıysanız ve sürekli üşüyorsanız tiroidiniz tembelleşmiş olabilir. Bu da metabolizmanızın daha yavaş çalışmasına neden olur. Bunun için bir uzmana başvurun ve balık, fındık gibi yararlı besinler almaya dikkat etmelisiniz.

Diyette başarı için doğru beslenme

Kilo vermek isteyenlerin en çok düştükleri hata; uzun süre aç kalmaları. Oysa diyette başarılı olmanın altın kuralı; hatalı beslenme alışkanlığından vazgeçmektir. Sık aralıklarla, karbonhidrat, protein ve vitamin dengesini sağlayacak şekilde beslenmek; yalnızca kilo vermek için değil, sağlık açısından da gerekli. Egzersizle birlikte kilo verenlerin egzersiz ve diyet programları da bağımsız olmamalı.

Siz de geçici diyet müptelalarından, öğün atlayıcılardan veya atıştırma meraklılarındansanız muhtemelen kilolarınızla da başınız ciddi olarak derttedir. Her gün yeni bir başarısız diyete başlayıp umutsuz yolculuklara devam etmemek için kötü beslenme alışkanlıklarından kurtulmak gerekiyor. Temel beslenme kurallarına uyarak, sizi umutsuzluğa iten kilo probleminizin, yorgunluğunuzun ve sağlıksız görünümünüzün üstesinden gelebilirsiniz.

Beslenme alışkanlıklarınızın hatalı olduğuna inanıyorsanız ve gerçek anlamda bir değişiklik yapmaya kararlıysanız aşağıdaki kategorilerden hangisine dahil olduğunuzu bulun ve beslenme uzmanlarınca hazırlanmış öneriler yardımıyla ilk adımı kendi kendinize atın.

Kilo vermenin en sağlıklı ve en kesin sonuç veren yöntemi, yavaş yavaş ve düzenli kilo kaybıdır. Her tür yiyeceğin gerektiği kadar alındığı dengeli bir diyet ve düzenli egzersiz eşliğinde bunu başarmanız tahmin ettiğinizden daha kolay olacaktır. Bazı durumlarda sadece egzersiz yaparak kilo verebilirsiniz. Egzersiz, kilo vermede sanıldığından çok daha etkili bir silah.

Özellikle belli bölgelerden kilo vermeye karar verdiyseniz doğru bir egzersiz programıyla bunu çok kolay halledebilirsiniz. Kilo vermede bir beslenme uzmanının size çok fazla yardımı dokunabilir. Size yağ ve kalori içermeyen; ama besleyici değerleri yüksek, aynı zamanda yaşam temponuza ve özel zevklerinize uygun bir diyet hazırlayacaktır. Ayrıca hedeflerinize ulaştıkça diyetinizi favori yiyeceklerinizle zenginleştirerek hiç zorlanmadan kilo kaybetmenize yardımcı olacaktır.

HER ZAMAN YORGUN OLANLAR
Eğer yeterince uyuyorsanız ve buna rağmen gün boyunca kendinizi yorgun hissetmeye devam ediyorsanız "yemek yeme planınızda bir problem var" demektir. Vücudunuzu, ihtiyacı olan yiyecekler yerine bir dolu gereksiz besinle tıka basa dolduruyorsanız alarm vermeye başlayacaktır. Böyle durumlarda size enerji verici besinlerin ağırlıkta olduğu bir diyet programı uygun olur. Örneğin şekerli krakerler yerine patates, fasulye veya taneli sebzeler gibi "kompleks karbonhidrat" içeren gıdalar, glikoza daha yavaş ayrıştıkları için tercih edilmelidir.

Bunun dışında bir diğer problem de "yeterli sıklıkta yemiyor olmanız"dır. Yorgunluk ve baş ağrısı gibi belirtileri olan bu gibi durumlarda, kan şekerinizin düşmesine bir çare bulmanız gerekecektir. Bunun önüne geçebilmek için "öğün atlatma alışkanlığınızdan vazgeçmeniz" gerekli. Bunun dışında günde iki ara öğün daha yiyebilirsiniz. Bu ara öğünlerde, doğal şeker içeren meyve, bol enerji verici az yağ içeren yulaflı bar ya da kepekli kraker yiyebilirsiniz.

İster kaslarınız güçlendirmek, ister yağlarınızı yakmak için egzersiz yapıyor olun, her iki halde de çalışmalarınız için gerekli olan enerjiyi bir şekilde karşılama ihtiyacı hissedersiniz. Kadınların pek çoğu diyet programlarını egzersiz programlarından bağımsız olarak hazırlar. Öğle üzeri saat 13.00 gibi yemeğinizi yiyor, daha sonra arada hiçbir şey yemeksizin akşam saat 18.00'de egzersiz programına katılıyorsanız, egzersiz sırasında güçten düştüğünüzü hissetme ve enerji takviyesine ihtiyaç duyma olasılığınız çok yüksek. Oysa, egzersizle öğle yemeğinizin arasında bir ara öğün olarak tek bir muz veya bir kase yoğurt yemiş olsanız böyle bir durumla karşılaşmazsınız.

Enerji seviyenizin düşmesiyle içine girdiğiniz bu gibi durumlarla karşılaşmamanız için beslenme uzmanları, karbonhidrat, protein ve yağ dengelerini uygun değerlerde tutmaya özen göstermenizi öneriyor. Uzmanlara göre, bir kadın için bu değerler ortalama; yüzde 60 karbonhidrat, yüzde 15-20 protein ve yüzde 20-25 yağ olacak şekilde dağılım gösteriyor. Egzersizde bir başka önemli unsur da kalsiyum dengeleri. Özellikle ağırlık kaldırıyorsanız veya jogging gibi kemiklere yüklenen ağırlığın fazla olduğu bir sporla ilgileniyorsanız bu dengelere daha da özen göstermeniz gerekebilir. Bu yüzden diyetinizde, ara öğün olarak süt ve yoğurt yiyerek diyetinizi kalsiyum bakımından zengin hale getirebilirsiniz.

DÜZENSİZ YEMEK YEME ALIŞKANLIĞINA SAHİP OLANLAR
Kadınların birçoğunun en büyük problemi, düzensiz yemek yeme alışkanlığıdır. Pek çok kadın bütün bir hafta boyunca ağızlarına tek lokma yiyecek koymayarak metabolizmalarını yavaşlatırlar, sonra hafta sonu gelince yiyeceklere saldırarak vücudun metabolik dengesinin bozulmasına yol açarlar. Böylece, aldıkları her bir kalori, yağ birikintisi olarak vücutlarında yer ederek kötü bir görünüme yol açar.

Beslenme uzmanları dengeli bir diyetin, hiçbir şey yemeyerek zayıflamaya çalışmaktan çok farklı bir şey olduğunun öğrenilmesi gerektiğini önemle vurguluyor. Gıdaların, besin değerleri göz önüne alınarak hazırlanan diyetlerin, daha sağlıklı ve çok daha kesin sonuç verici olduğunu aklınızdan çıkartmamalısınız.

Bunun yanı sıra bazı kişilerde kahvaltı ve öğle yemeği öğünlerini atlayıp akşam yemeğini tıka basa yeme alışkanlığı vardır. Eğer siz de bu gruba giriyorsanız gene çok tehlikeli bir durumda olduğunuzu söyleyebiliriz. Çünkü öğünler arasında en fazla kalori içeren ve alınan kalorilerin enerjiye çevrilip yakılmadan direkt yağa dönüştüğü başlıca öğün, akşam yemekleridir. Bunun yerine bir gün içinde düzenli ve belirli saatlerde, ölçülü miktarlarda, öğünlerinizi yemeniz çok daha doğru ve diyetle beraber uygulandığında çok daha hızlı kilo verdirici bir yöntemdir.

Unutmayın, zayıflamak veya formunuzu korumak istiyorsanız; ilk yapmanız gereken şey, sık; ama azar azar yemek yemeyi alışkanlık haline getirmek ve metabolizmanızı belli bir düzene alıştırmak olmalıdır.

Bir başka hatalı temel beslenme alışkanlığı da tek tip beslenme biçimidir. Örneğin, son derece sağlıklı bir beslenme alışkanlığı oturttunuz ve bütün öğünlerinizi zamanında ve dengeli biçimde yiyorsunuz. Ancak bununla birlikte bazı yiyeceklere sabitlenmiş ve onlar üzerinde odaklanmış olduğunuzdan öğünlerinizi hep bu tek tip besin üzerine kuruyorsanız, siz de bu gruba dahil olanlardansınız. Bu şekilde tek tip beslenme eğiliminin doğal sonucu, her zaman için vücuda alınan gıdaların besin değerlerinde rastlanacak bir düşüştür.

Tek tip besin üzerinden vücudumuz için gerekli bütün vitamin ve mineral ihtiyacımızı karşılayabilmemiz mümkün değildir. Eğer mönünüzü geniş bir yelpaze üzerinden seçmeyi alışkanlık haline getirebilirseniz anahtar vitamin ve mineralleri atlamanız söz konusu olmaz ve böylelikle son derece sağlıklı bir diyet yapıyor olursunuz.

İştahla baş etmenin 5 yolu

1. Daha uzun süre çiğneyin:
Yiyecekleri uzun süre çiğnedikten sonra yutmak, beyinin vücuda giren besinleri kaydetmesine zaman tanımak anlamına gelir. Üstelik tat alma duyusu da daha fazla tatmin edilir. Böylece doyduğunuzu anlamızla yemeye son vermeniz arasındaki zaman kısalıyor. Fazla yemekten kaynaklanan sindirim sorunlarından kurtulmanız da cabası...

2. Güç harcayarak egzersiz:
Egzersizleriniz zorlaştıkça vücut ısınız artıyor ve daha fazla kalori yakmaya başlıyorsunuz. Bu durumda egzersizi takip eden bir kaç saat boyunca iştahınızın bastırılmasına neden oluyor. Böyle bir durumda, normal öğün saatinden bir kaç saat önce egzersiz yapmak başlamak en mantıklısı. Çünkü öğün saati geldiğinde spor yapmanın verdiği etkiyle iştahınız biraz daha kapalı olacaktır. Ama asla öğün atlama hatasına düşmeyin. Hem vücudunuz güçsüz düşer, hem de bir süre sonra aşırı yeme isteği duyarsınız.

3. Tat alma duyunuzu tatmin edin:
Yapılan araştırmalara göre değişik tatlarla bu duyuyu tatmin etmek, daha az miktarla yetinebilmemizi sağlıyor. Sürekli aynı yemeği yemek ise, özellikle de tadı hoşunuza gitmiyorsa, bir süre sonra tat alma mekanizmanızın kendini iptal etmesine neden oluyor. Bu yüzden de kendinizi sanki hiç yemek yememiş gibi hissedebiliyorsunuz. Bu durumu engellemek için öğünlerinizi taze otlarla ve baharatlarla tatlandırabilirsiniz.

4. Atıştırma krizlerini engelleyin:
Gün içinde sık ve az öğünler yemek, iştahınızın kontrolden çıkmasını önlemenin en kolay yolu. Belki yine arada birşeyler atıştırmak isteyebilirsiniz ama sizi doyuracak miktarla çok az olacaktır. Böyle bir durumda atıştırmak için sağlıklı karbonhidratlara yönelin. Çünkü bu besin türü sindirim sisteminde daha uzun süre kalıyor ve şeker seviyenizi yavaşça yükselterek daha uzun süreli bir tokluk hissi sağlıyor.

5. Daha fazla su için:
Su içmek kendinizi tok hissetmenize yardımcı olduğu için önemli Ayrıca vücudunuz susuz kaldığında çoğu zaman açlık hissine benzeyen sinyaller gönderiyor. Bol su içmek bedeninizin su istediği zamanlarda yemeğe yönelmenizi de önler.

Enerjinizi artırmak için 23 öneri

Enerjinizi zirvede tutmak ve gün boyunca bunu korumak için yiyeceklerinize dikkat etmeli ve birkaç saatinizi kendinize ayırmalısınız. İşte enerjinizi zivrvede tutmak için 23 öneri.

1- Cardiff Üniversitesi'deki araştırmaya göre her gün 40 gr. buğday mısır vb. lifleri almalısınız. Çünkü bu tür lifler enerjiyi arttırıyor ve stresi azaltıyor.

2- Sabahları duş alırken bir soğuk, bir sıcak duş alın. Önce ılık bir suyun altında durun. Ardından suyun sıcaklığıyla oynayın. Ancak başınızı suyun altına sokmamaya dikkat edin. 5 - 6 dakika bunu tekrarlarsanız, çıktığınızda kendinizi daha rahatlamış hissedeceksiniz.






3- Yapılan araştırmalara göre her dört kadından birinde demir seviyesinin düşük olduğu belirlenmiş. Bu da yorgunluk ve halsizlik yaratır. Bu yüzden daha fazla demir içeren yeşil sebze, kurutulmuş meyve ve tahıl gevreklerinden bolca tüketmelisiniz.

4- Daha bol balık, tavuk, peynir, fasulye ve yumurta yemelisiniz... Çünkü vücut için gerekli Omega 3 bu besinlerde bulunuyor. Balık tüketmek aynı zamanda vücudun seratonin salgılamasını sağlıyor. Bu hormon da beyindeki mutluluk merkezini aktif hale geçiriyor.

5- Günde 2 ya da 3 litre su içmelisiniz... Harvard Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre bu oranlarda su içmek dayanıklılığı arttırıyor, stresin azalmasına yardımcı oluyor. Ancak aklınızda bulunsun; fazlası da zararlı...

6- Dik durun. Kambur durmak kasların hızlı çalışarak, yorulmasına sebep olur. Nefes almanızı zorlaştırır. Dik konumdayken daha rahat nefes alınır, oksijen akciğerlere dolar ve böylece kanın daha rahat dolaşması sağlanır...

7- Yapılan araştırmalara göre en sevdiğiniz müzikleri dinlemek stresi hafifletiyor ve yorgunlukla daha rahat savaşmanızı sağlıyor. Bu yüzden hemen bir ipod edinin ve yürürken, çalışırken, iş yaparken müzik dinlemeyi ihmal etmeyin...

8- Dışarı çıkın. Sabah kalkınca yapacağınız ilk işiniz dışarı çıkmak olsun. Amerikalı bilimadamları doğal ışığın beyni harekete geçirdiğini ve seratonin salgılamasına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu da mutluluğunuzu arttıracaktır.

9- Mutlaka gün içerisinde şekerleme yapın... Amerika'daki beyin sağlığı araştırmacılarına göre, 30 dakikalık kısa bir uyku bile insanların performansını olumlu yönde etkiliyor. Çalışırken kısa da olsa gözlerinizi kapatıp biraz dinlenin...

10- Vücudunuzun asit oranını dengelemeniz gerekir. Gereğinden fazla şekerli yiyecekler ve peynir aside sebep olur ve enerjiyi emer. Bu yüzden sebze ve meyve salatalarını bolca tüketin.

11- Doktorlar hayatınızdaki iyi şeyleri hatırlamanız için sizi mutlu eden şeyleri bir deftere yazmanızı öneriyor. Bunları okudukça, sizi neyin mutlu ettiğini daha iyi bulabilirsiniz...

12- Düzenli yemek yiyin. Yemekler arasındaki uzun aralıklar şekerin düşmesine, dolayısıyla enerjinizin azalmasına neden olur. Günde üç kez mutlaka yemek yiyin. Gün içerisinde muz, fındık, yoğurt yemek ideal...

13- Kaslarınızı hissederek enerji sağlayın. Mesela iki elinizi göğüs hizasında birleştirin ve birbirine doğru itin. Ardından başınızın üstüne kaldırın ve bunu 5-10 defa tekrarlayın.

14- Güne iyi bir kahvaltıyla başlayın. Süt, 150 gr. yoğurt, 1 muz, tereyağ, bal, fındık ve cevizi karıştırıp yiyebilirsiniz. Bu karışım güne zinde başlamak isteyenler için ideal bir karışım.

15- Nefes alıp vermenin önemini mutlaka kavrayın. Derin nefes alıp vermek, nefes yolunuzu açacak ve daha çok enerji almanızı sağlayacaktır. Her saat üç ya da dört kez derin nefes alıp verin...

16- Cep telefonunuzu kapatın... Bırakın günün birkaç saati kimse size ulaşamasın. Gerekli olduğunda iş ve aileniz için kullanın...

17- Düzenli olun. Dağınıklık sizi strese sokacaktır. Gereksiz yere panik yaparsanız, bu stresle işleriniz yolunda gitmeyecektir. Bu kaosu yaşayıp stresinizi arttırmayın...

18- Adımlarınızı arttırın. Daha fazla yürüyüş yapın, bol bol merdiven çıkın. Olabildiğince hareketli olmaya özen gösterirseniz, kanın hızlı hareket etmesini, kaslara ve organlara giden oksijenin artmasını sağlarsınız. Bu da sizi rahatlatacaktır.

19- Magnezyum almaya dikkat edin. Sebzelerde, fındıkta ve tahıllı ekmeklerde bulunan bu vitamin size zindelik kazandıracaktır.

20- Yiyeceklerdeki enerjinin hızlı emilimini sağlayan Co-enzimQ10, vücudun ürettiği antioksidandır. Bu enzimin oluşmasını sağlayan yiyecekler de brokoli, kahverengi şeker, kepekli ürünler, soya ve fındıktır.

21- Çok kafein ve alkol uykuyu engeller ve enerji veren B vitaminini emer. Haftada birkaç kez 1 ya da 2 kadeh şarabı geçmemeye, çay ve kahve tüketimini de en aza indirmeye özen gösterin.

22- Bilgisayarla çalışırken mutlaka aralar verin. Japon araştırmacılar, bilgisayar önünde çok oturan insanlarda endişeli olma halinin arttığını, gözlerde problem yaşandığını ve beden ağrılarının çoğaldığını söylüyor.

23- Ve son olarak beyinsel anlamda rahatlamak ve yenilenmek için kendinize 20 dakika ayırın ve şunları yapmaya çalışın...

Ilık, sessiz bir yerde oturun ya da uzanın. Üzerinizde rahat kıyafetleriniz olsun ve gözlerinizi kapatın. n Nefes alışverişinize odaklanın ve nefesinizin rahat olmasını sağlayın. n Kendinizi nehir kenarında, yeşil çimenlerin üzerinde düşünün. Güneş parlıyor, kuşlar cıvıldıyor ve siz suyun akışını duyuyorsunuz. n Suyun içinde ayağa kalkıyor, yüzünüzü güneşe dönüyorsunuz. Güneşin sizi enerjiyle doldurduğunu hissediyorsunuz. Derin bir nefes alıp, bu enerjinin içinize işlemesini sağlıyorsunuz. n Vücudunuzun ve düşüncelerinizin pozitife dönüştüğünü hissettiğinizde yavaşça gözlerinizi açıyorsunuz...

Çorba iç zayıfla LAHANA

Yemeklerden önce içilen çorbanın zayıflattığı yapılan araştırmalar neticesinde kanıtlandı!

Amerikalı bilim adamları, mideleri çorba ile şişen insanların sıradaki yemekleri daha az yediklerini ve bu sayede aşırı kilo almaktan kurtulduklarını söylediler.

Çorba diyetini gönüllüler üzerinde deneyen Pennsylvania Eyalet Üniversitesi bilim adamları, öğlen yemeğinde ana yemekten önce çorba içenlerin, çorba içmeyenlerden beşte bir daha az kalori aldıklarını tespit ettiler. Ancak uzmanlar içilecek çorbanın da düşük kalorili olması gerektiği yolunda uyarıda bulundular. Örneğin kremalı bir çorba içilirse tam tersi etki yaparak toplam kaloriyi artırıp kilo aldırıyor. Araştırmada sebze çorbası gibi hafif kalorili çorba çeşitleri kullanıldı.

Uyurken zayıflayın

Yapılan çalışmalar uykunun iyi alınmasının zayıflamaya yardımcı olduğunu ortaya koydu. Uzun ve kaliteli uykunun sağlık açısından da çok önemli olduğu belirtiliyor.

Yaklaşık 2000 araştırmacı, doktor ve sağlık uzmanının katıldığı, 5 gün süren ve 900 kadar bilimsel bildirinin sunulduğu toplantıda konuşan araştırmacılar, obezite ve diyabet tedavisinde, hastaların uzun ve kaliteli uyku uyumasının sağlık açısından önemli olduğunu açıkladılar.

Konuyla ilgili çalışmalarda, uyku eksikliğinin ya da uyku ritminin bozulması halinde vücutta meydana gelen kimyasal değişikliklerin, yemek yeme alışkanlıklarını değiştirdiği, bunun da kilo alımına neden olduğu kaydedildi.

Obezite tedavisinde, kaliteli ve yeterli uyku uyumanın gelecekteki tedavi yöntemleri arasına girebileceği bildirildi.

Kaliteli ve yeterli uyku uyumamanın gelişmiş ülkelerde daha yaygın olduğunun ortaya çıktığı, bunun söz konusu ülkelerde obezitenin gittikçe artmasında bir rol oynayıp oynamadığının belirlenmesi için, sağlıklı genç yetişkinlerin metabolizmasındaki değişikliklerin incelendiği bildirildi.

Sağlıklı, genç, yetişkin deneklerin 3 gruba ayrıldığı; bir hafta boyunca birinci gruptakilerin gecede 4 saat, ikinci gruptakilerin 8 saat, üçüncü gruptakilerin ise 12 saat uyuduğu, 4 saat uyuyanların metabolizmasının kalorice zengin şekerli gıdaları hızla emerek, diyabetli hastalarınkine benzer bir durum arz ettiği belirlendi.

Bir başka çalışma ise, kalitesiz ve yetersiz uykunun, hipertansiyon, kalp problemleri ve diyabet gibi tehlikeli hastalıklara yol açabileceğini ortaya koydu.

Yaklaşık 800 kişi üzerinde yapılan bu çalışma, gecede 7-8 saat uyumanın, bu tip hastalıkların ortaya çıkma ihtimalini düşürebileceği ve günlük ideal uyku süresinin 7.7 saat oldugunu belirledi.

Ne yesem yarıyor!

Kendimize sınırlamalar getirebilmeli, hayır demeyi öğrenmeliyiz...
Güzel bir akşam yemeğinin üzerine tatlı, akşamüstü çaylarının yanına börek, kuru pasta, yemeklerin üzerine şöyle bol şekerli kahve veya iyisinden meyve... Geçirilen böyle günlerin ardından "Diyet yapmalıyım, kilo vermeliyim" diye de kendimizi zora koşarız.


Güzel bir akşam yemeğinin üzerine tatlı, akşamüstü çaylarının yanına börek, kuru pasta, yemeklerin üzerine şöyle bol şekerli kahve veya iyisinden meyve... Geçirilen böyle günlerin ardından "Diyet yapmalıyım, kilo vermeliyim" diye de kendimizi zora koşarız.

Diyetler, genellikle her pazartesi başlayıp sona ermez bir hal alır. "Nasıl olsa ucu kaçtı diyet yapamıyorum öyle de yesem böyle de yapsam kilo veremiyorum" diye hayıflanıp daha çok yemeye kendimizi veririz. Duyduğumuz, okuduğumuz her tür yalan-yanlış diyeti denemeyi bırakıp ilk önce sağlıklı yaşamanın, dengeli beslemenin formüllerini öğrenelim, hayatımıza sokalım. Kahvaltıda çaylarımızı açık ve şekersiz içmeli, beyaz ekmek yerine kepek ekmeğini tercih etmeliyiz. Aradan geçen iki-üç saatin ardından bir meyve yiyebiliriz. Öğlen yemeklerimizi muhakkak ekmeksiz, üzerine tatlısız veya meyvesiz yemeliyiz. Akşam yemeklerini çok geç ve çok yememeliyiz. Günde iki litreye yakın su tüketmeyi, akşam yatmadan önce ve sabahları bir bardak suyu içmeyi unutmuyoruz.

Konsantre içecekleri hayatımızdan tümüyle çıkartıyoruz. Neden diye sorarsınız asit, şeker, aspartan, kafein kilo aldıran, kanser riskini artıran etkenlerin başında geliyor. Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi hayatımıza soktuktan sonra ödül olarak haftada bir, güzel bir tatlıya niye hayır diyelim ki.

Sevdiğim söz, "Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir." Spor yapın, sağlıklı kalın, bizi izlemeye ve okumaya devam edin.

Rejim Her lokmanız sağlıklı olsun

anlış beslenme veya ayaküstü atıştırmalar sebebiyle her geçen gün sağlığınızın biraz daha bozulduğunu mu düşünüyorsunuz? İşte tam size göre bir sağlıklı beslenme kalvuzu...

Doymamış yağ (tere yağ, kuyruk yağı) oranı yüksek besinleri daha az tüketin. Yeterli miktarda doymuş yağ (ay çiçek, mısırözü, soya, fındık, zeytinyağı) almaya dikkat edin. Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tüketin. Yağlı kırmızı et yerine yağsız et, kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye gibi) balık ve tavuk tercih edin. Süt ve süt ürünleri de (yoğurt, peynir vb.) tüketilmeli fakat bunlarında az yağlı olmalarına dikkat edilmeli. Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme veya ızgarada pişirme yöntemleriyle pişirirseniz yemeğe eklenecek yağıda azaltmış olursunuz.

Aşırı şekerli gıdalardan kaçınmalı ve hatta çay, kahve gibi içecekler şekersiz içilmeli veya şeker miktarı azaltılmalıdır. Gıdalardan aldığımız günlük tuz miktarı 6 gr.ı (bir tatlı kaşığı) geçmemelidir. Bu miktara yemeklerden, ekmekten, içeceklerden aldığımız tuz miktarı dahildir. Tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında ilişki bulunmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlar doktorlarının tavsiyesine göre ya hiç tuz kullanmamalı ya da miktarını azaltmalıdır.

Güne kahvaltınızı yaparak başlayın. Gece boyu gıda alımı olmadığından beyninizin sabah kalkınca enerjiye ihtiyacı vardır. Daha sonra gıda alımınızı kahvaltıdan başlayarak gün içine yaymanız daha etkin kalori yakmanıza neden olur. Öğünlerinizi önceden belirleyiniz. Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3ara öğüne bölün az ve sık beslenin.

Bol su için, yiyecekleri iyice çiğneyin. Her yemek yediğinizde midenin 1/3`ünü boş bırakın. Tam olarak dolu mide sağlığımızın zaman içinde bozulmasına, erken yaşlanmaya neden olur. Midenizi katı gıdalarla doldurmayın.

Katı gıdalarla dolu mide içeriğinin gerekli öz suyu her tarafa dengeli ulaştırması güçleşir ve sindirim zorlaşır. Düzenli yemek yiyenler daha dengeli ve sağlıklı beslenmekte ve ideal kilolarını korumaktadırlar.

Zihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveleri aç karnına yememeliyiz.

Meyveler yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmalıdır. Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar.

Vücudumuzda dakikada 10 milyon hücre ölür ve bir o kadarı da yenilenir. Ortalama 100 günde (beyin ve sinir hücreleri hariç) bütün vücudumuz yenilenir. Düzensiz kötü beslenme yenileme sistemini aksatır. Cildiniz canlılığını, tazeliğini kaybeder ve en önemlisi hastalıklara açık olursunuz.

Yorgunluk, çabuk yorulma, baş ağrısı olabilir. Düşünce ve hafıza sistemi bulanıklaşır. Bu nedenlerden dolayı düzenli ve sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli ve yemek için yaşamamalı sadece yaşamak için yemeli görüşünü benimsemeliyiz.

Tok tutan ve iştah kapatıcı besinler‏

Tok tutan ve iştah kapatıcı etkisi kanıtlanan özel besinleri yiyerek, rejim yapmadan zayıflayabilirsiniz

Diyet yapmanın en zor yanı, sevdiğiniz pek çok yiyecekten vazgeçmek zorunda kalıp, üstüne bir de iştahınızla baş etmek zorunda kalmanız. Özellikle iştah kapatıcı etkisi olduğu kanıtlanan özel besinleri rejim yapmadan zayıflamak için denemenizi öneriyoruz. Bu besinlerin vücut üzerindeki etkileri, içeriklerindeki bazı maddeler ve görevleri şöyle sıralanıyor:

Karbonhidratlar: Kepek, buğday gibi tahıl ürünlerinde, sebze ve meyvelerde bulunur. İçeriğindeki lifler, sindirim sistemini harekete geçirir. Özellikle kompleks karbonhidratlar insanı tok tutar.

Triptofan: Vücutta serotonin oluşmasında ve hücrelere taşınmasında önemli bir görev alır. Serotonin de iştah hissini azaltır. Özellikle muz, avokado, yulaf ve peynirde bulunur.

Krom: Vücuttaki insülin dengesini korur. Kan şekerinin düşmesi açlığa yol açar. Krom ihtiyacınızı karşılamak için fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler, brokoli ve tahıl ürünleri yiyebilirsiniz.

Albümin: Can sıkıntısını giderir ve iştahı kapatır. Bu protein, triptofan oluşturarak beyne taşır ve serotonin üretimini artırır. Bezelye, fıstık ve fasulyede bulunur.

Fruktoz: Meyvelerden elde edilen doğal şekerdir. Kan şekeri dengesini kesinlikle etkilemez. Ayrıca yemek sonrası tatlı ihtiyacı duymanızı engeller. Çilek ve bal, fruktozun ana kaynağıdır.

İyot: Tiroit hormonlarının yapımı için gereklidir. Açlık duygusunun gelişmesini engeller. Balık, iyotlu tuz ve soğan, iyot açısından oldukça zengindir.


Tok tutan öneriler


Karnabaharı ve brokoliyi hafifçe haşlayıp yoğurtla tatlandırın. Bu karışım lif açısından zengin olduğundan, sizi uzun süre tok tutar.
Salatalığı iyice yıkayın ve kabuklarıyla birlikte ince dilimler halinde kesip üzerine bol bol dereotu serpin. Kalorisi yok denilecek kadar az olan bu sebze oldukça tok tutucudur.
250 gr mor eriği biraz tarçınla haşlayın. Bu meyve fruktoz açısından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacınızı da karşılayacaktır.
200 gr ananası incecik doğrayın ve süzgeçten geçirin. İçine 100 gr kefir ve taze nane ekleyin. Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.
Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın. Bir kuru erikte 8 kalori var.
Bir demet maydanozu blendırdan geçirip sebze suyuyla karıştırın. Bir iki damla acı biber sosu ekleyin ve için. Bu içecek yağ yakımını kolaylaştırır.
Kırmızı elmayı ince dilimler halinde kesip 1 çay kaşığı kıyılmış ceviz ve yarım çay kaşığı yonca balıyla karıştırın. Bu karışım hem doyurucudur hem de bağırsakları çalıştırır.
Kahvaltıda armudu rendeleyin ve yulafa katın. Bu karışıma biraz da yoğurt ekleyin. Armudun içeriğindeki fruktoz uzun süre açlık hissetmemenizi sağlar.
Günü canlı geçirmek için kendinize yulaf ezmesi hazırlayıp içine kuru meyveler katın. Bu, karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayacaktır.
Portakal ve 50 gr ıspanak yaprağından oluşan bir salata hazırlayın. Salatayı 50 gr yağsız yoğurt, bir tutam tuz ve karabiberden oluşan bir sosla tatlandırın.

Ananas
Ananasta, bromelain adlı protein sindirici bir enzim bulunur. Bromelain sindirimi kolaylaştırır, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.

ÇOCUĞUM İŞTAHSIZ DİYORSANIZ...

Dün gene sofrada tartışma vardı. Bora, neredeyse hiçbir şey yemeden sofradan kalktı. Bütün gün boyunca sadece birkaç abur cubur yedi. Her gün, süt içmesi ya da yemek yemesi için başta güzel bir dille onu ikna etmeye çabalıyorum. Ama o her zaman ki gibi tabağındaki yemekleri yemiyor, onlarla oynuyor. Artık ödül vermemiz ya da o yemek yerken oyunlar yaratmamızda işe yaramıyor. Nasıl başa çıkacağım ben, bu çocuğun iştahsızlığıyla?”

“Seçil, her öğün makarna yemek istiyor. Başka hiçbir yemeği yemiyor.”

“Çınar, hiç sebze yemiyor. Hatta tabağında görmeye bile katlanamıyor. Varsa yoksa börek, kurabiye, tatlı. Bak oğlum böyle olmaz diyorum ama dinleyen kim?”

Siz de mi çocuğunuzla yukarıdaki problemleri yaşıyorsunuz? İştahsızlığın nedenlerini ve çocuğun yemek yeme psikolojisini anlayıp, çözüm önerilerini uygularsanız, küçük kızınız ya da oğlunuz eski iştahına yavaşta olsa kavuşacaktır.

Bildiğiniz gibi yemek yemek, vücudun en temel ihtiyaçlarından olup, yaşama devam edebilmemizi sağlar. Ayrıca yemek, hayatın en büyük zevklerinden biridir. Tüm ailenin birlikte olacağı bir akşam yemeği, hem büyük bir mutluluk kaynağı hem de psikolojimizi destekleyen bir durumdur.

Hepimiz, beslenme alışkanlıklarımızı (doğru ya da yanlış) başta ebeveynlerimizi taklit ederek daha sonra da bulunduğumuz sosyal çevrelerden (çocuk yuvası, anaokulu, okul vb.) etkilenerek kazandık. Çocuğumuzun da, beslenme alışkanlıkları bu faktörlerden etkilenerek şekillenir.

NEDEN ÇOCUĞUM İŞTAHSIZ

İştahsızlık, çocukluk döneminde sık rastlanan bir durumdur ve çeşitli nedenlerden ötürü oluşur. Sağlık sorunları, psikolojik etmenler ve bazen de bizim beslenmeyle ilgili yanlış uygulamalarımız çocukların besinleri tüketememesine ya da tüketmek istememesine neden olabilir.

Kansızlık (anemi), barsak parazitleri, enfeksiyon hastalıkları, ateş gibi sağlık sorunları ve diş çıkarma gibi çocuğa özel fizyolojik durumlar iştahsızlığa neden olur. Bulunduğu yerden duyulan rahatsızlık, aile ve ya arkadaşlar ile olan sorunlar da aynı sonuca neden olur. Ve son olarak iştahsızlığın en büyük nedenleri arasında, bizim çocuğa yemek yemesi için yaptığımız baskı ve tartışmalar da yer alır.

İŞTAHSIZ ÇOCUKLA NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİM

*Besin seçmeyin. Her öğünde dört ana besin grubundan tüketin. Besin seçiyor olmanız, çocuğunuzu da bu yönde yönlendirecektir. Unutmayın ki, o yaşamayı öğrenebilmek için sizi taklit ediyor.

*Kendinizi ve çocuğunuzu sağlıklı beslenme konusunda eğitin. Bu eğitimi beslenme uzmanlarıyla birebir görüşerek ya da onların önerdiği kaynaklar ile sağlayın.

*Yaşı uygunsa, onu mutfağa götürün. Besinleri tek tek göstererek, ona vücudumuza olan yararlarını anlatın. Sağlıklı beslenmenin, sağlıklı bir gelecek için vazgeçilmez olduğunu vurgulayın.

*Çocuğunuzun önüne tıka basa doldurulmuş bir tabak koymayın. Onun yerine yemeklerden birer kaşık koyun ve istediğinde tekrar alabileceğini söyleyin.

*Çocuğunuzun (ve tercihen sizin) belirli öğün saatleriniz ve yeriniz olsun. Her aklınıza geldiğinde yemek yemek yerine, belirli saatlerde düzenli tüketim alışkanlığı kazanın. Misafirlikler, dışarıda olan işleriniz mazeret olmasın. Ayaküstü atıştırarak ya da televizyon karşısında öğünlerinizi tüketmek yerine, sofrada hep beraber “Sağlıklı Beslenmenin Önemi”nden bahsederek öğününüzü tüketin.

*Çocuğunuzu yemek yemesi için ödüllendirmeyin. “Yemeğini bitirirsem, sana … alacağım.” cümleleri kısa süreli çözüm olsa da, uzun bir süreçte başınızı daha çok ağrıtacaktır. Çünkü çocuğunuz, ödüllendirilmeye alışarak, yapması zorunlu olan şeyleri de ödül karşılığında yapmak isteyecektir.

*Çocuğunuzu yemek yemesi için azarlamayın ve onunla sofrada tartışmayın. Bunlar, ilişkilerinizi olumsuzluklara sürükleyecek yöntemler olup, çocuğunuzda yemek yemeye karşı direnç oluşabilir.

*Çocuğunuza her istediğinde şekerli gıdalar ve abur cubur besinler vermeyin. Bu besinler, iştahı kapatarak öğünlerde besin tüketmesine engel olabilir. Çocuğunuz tabiî ki sevdiği çikolatayı yiyecek ama bunu haftanın belirli günlerinde yapsın.

*Çocuklarda ara öğün tüketimi önemlidir. Çocuğunuzun 3 ana, 2 ara öğün tüketmesine dikkat edin. Ara öğünleri, meyve, meyve suları, süt, yoğurt, ayran ve ya bir ufak kâse salatadan oluşabilir. Ara öğünlerde abur cubur yerine bu besinlerden verirseniz, hem daha sağlıklı hem de öğünlerde yemek yemeye daha istekli bir çocuğunuz olacak.

*Çocuğunuzun yanında sürekli zayıf olmak istediğinizden bahsetmeyin. Şok diyetler uygulamayın. Bu hem size metabolik olarak zarar verip, daha çok kilo almanıza sebep olur, hem de çocuğunuz, sizin düzensiz beslenme alışkanlıklarınızı kendine örnek almaya başlar.

*Çocuğunuza, başka çocukları örnek göstermeyin. Bu davranış, çocukta yemeğe karşı direnç yaratabileceği gibi özgüveninin de sarsılmasına neden olabilir.

*Yemekleri ve sofrayı daha ilginç hale getirin. Sevdiği oyun kahramanlarının olduğu peçeteler ve tabaklar, içmediği içecekler için renkli bardaklar ve çocuklar için hazırlanmış özel renkli pipetler ve ya çizgi kahramanların olduğu bir masa örtüsü kullanabilirsiniz. Onun salatasını ya da tabakta bir kukla gibi dizayn edebilir ve ilgisini çekebilirsiniz.

*Hiç tüketmediği besinlere, ufak porsiyonlar ile başlayın. Sebze tüketmiyorsa az miktar sebze içeren bir makarna ya da börek ile çocuğunuzun iştah kapısını aralayın. Alışmaya başladıkça, miktar arttırın.

*Çocuğunuz bu kadar uğraşa rağmen hala sizinle yemek yeme konusunda inatlaşıyor ise, onunla tartışmayın. Tabağı önünden alın ve sofrada oturmaya zorlamayın. Sabırlı olun ve 2- 3 saat sonra yemek yedirmeyi tekrar deneyin.

BU ÖNERİLERDE İŞE YARAMADI DİYORSANIZ...

Önerilerin hepsini uygulamış olmanıza rağmen hala çocuğunuzda iştahsızlık sorununu gözlüyorsanız, herhangi bir sağlık problemi ve ya psikolojik sorunu olabilir. Bir sağlık kuruluşuna başvurarak; doktor, beslenme ve diyet uzmanı ve psikologdan yardım alın.

REFERANSLAR

1)Ersoy G. (2001) Okul Çağı ve Spor yapan çocukların beslenmesi, Ata ofset, Ankara

2)Merdol T. (2005) İştahsız Çocuk Yönetimi, Klinik Çocuk Forumu

3)Köksal G. (2000) Çocuk Hastalıklarında beslenme tedavisi, Hatiboğlu Yayınevi, Ankara

MUTFAKTA ATTIĞINIZ HER ADIMIN YAŞAMA SÜRENİZİ ETKİLEDİĞİNİ BİLİYOR MUYDUNUZ?

Mutfak, sizin alanınız… Her şeyiyle sizden soruluyor. Alışverişten gelince alınan ürünlerin yerleştirme telaşı, her öğün yemek yapma telaşı ve her öğünden sonra geriye kalan ve size göz kırpan bir savaş alanı… Yorgunlukla sonuçlanan bu mücadeleden memnunsunuz, çünkü ailenizin sıcak bir sofrada buluşma anı ve o tatlı tebessümler size her şeyi unutturuyor… Mucizeler yarattığınız bu mutfakta, aynı zamanda sağlıklı, uzun ve kaliteli bir yaşam da yaratabileceğini biliyor muydunuz?

Besinlerin satın alınması, saklanması, hazırlanması ve pişirilmesi özen gerektiren bir işlemler bütünüdür. Çünkü dün geceki karın ağrınızın, çocuğunuzun bir haftadır süren ishalinin ya da eşinizin yüksek kolesterolünün sebebi sizin mutfakta yaptığınız bazı yanlış alışkanlıklardan kaynaklanıyor olabilir. Yanlış ürün tercihi, yanlış saklama, hazırlama ve pişirme yöntemleri; vücudunuz için gerekli olan besin öğelerini yeteri kadar alamamanıza, hastalıklara hatta zehirlenmelere yol açabilmektedir… Daha sağlıklı bir sofrada, neşe ile yaşam sürenizi uzatmaya var mısınız? O zaman aşağıdaki yazı tam size göre…

ALIŞVERİŞ

Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman sinir bozucu olsa da genellikle keyifle çıktığımız beslenme alışverişi, gerekli püf noktalarına dikkat edildiğinde sağlıklı beslenme için temel basamağı oluşturur.

*Aç karına alışverişe çıkmayın. Karnınız açken, tüketilmesi zorunlu olmayan birçok abur cubur ürünü sepetinize hızla doldurabilirsiniz.

*Elinizde alışveriş listeniz olsun. Böylelikle, gereksiz hiçbir besini satın almayacaksınız. Listenizde yer almayan hiçbir reyona uğramazsanız, hem zaman kazanacaksınız, hem de gereksiz enerji almaktan kurtulacaksınız.

*İhtiyacınız kadar alışveriş yapın. Böylece, besinlerinizi taze olarak tüketirsiniz, israftan da kaçınmış olursunuz.

*Almayı düşündüğünüz bütün ürünlerin etiketini inceleyin… Üretim iznini ve TSE damgasını, üretim ve son kullanma tarihlerini kontrol edin. Besin etiketini de, ürün hakkında daha fazla bilgiye sahip olabilirsiniz.

*Açılmış ve yırtılmış paketlerde yer alan ürünleri, doğal rengini kaybetmiş et, tavuk, balık ve peyniri, ezilmiş sebze ve meyveleri, kabuğu zarar görmüş ve ya kabuğu çok kirli olan yumurtaları, kutusunda bombe oluşmuş konserve ürünleri kesinlikle satın almayın. Tabi ailenizle mutlu bir kahvaltı zamanına uyanmak istiyorsanız…

HEDEF: HAZIRLAMA VE PİŞİRMEDE HATALARI SIFIRA İNDİRME

Süt ve Süt Ürünleri;

*Pastörize ve sterilize edilmiş sütler, kaynatılmadan tüketilmelidir. Sütü kaynatmak, protein kayıplarına sebep olur.

*Sütlü tatlılar yapılırken, şeker en son, tatlı ateşten alındıktan sonra eklenmelidir. Pişme esnasında eklenen şeker, sütte bulunan protein ile etkileşime girer ve besin değeri kayıplarına yol açar.

*Yoğurt suyu dökülmesi, vitamin kaybına yol açar. Eğer tüketmekten hoşlanmıyorsanız, çorbalarınıza eklemeyi deneyebilirsiniz.

Et ve et ürünleri, yumurta ve kuru baklagiller;

*Et ve et ürünleri, buzdolabında ya da mikrodalga fırında çözdürülmeli ve tekrar dondurulmamalıdır. Çözdürülmüş besinler, bekletilmeden pişirilmelidir.

*Et, tavuk ve balık ayrı bir doğrama tahtasında kesilmeli, bu doğrama tahtası iyice temizlenmelidir. Sebze ve meyvelerin doğrama tahtası ayrı olmalıdır. Etleri pişirmeden önce, görünür yağlarından ayırmalısınız.

*Et, tavuk ve balık pişirilirken, kızartma ve kavurma yöntemlerinden mümkün olduğunca kaçının. Etleri, ızgara, fırında ya da mangalda yağsız olarak pişirin. Aman dikkat, mangal kömürünüz etinize en az 15 cm uzaklıkta dursun! Et katılan yemeklere ayrıca yağ eklemeyin.

*Yumurta, buzdolabında saklanmalıdır. Yumurtalar, pişirilmeden önce mutlaka yıkanmalıdır. Yıkadıktan sonra, uzun süre bekletilen yumurtalarda, por denilen ufak geçitlerden yumurtanın iç kısmına mikroorganizma geçişi olur. Siz siz olun, yumurtaları yıkayıpta buzdolabına dizmeyin. *Yumurtayı 10–12 dakika suda kaynatarak pişirin. Yumurtayı fazla kaynatmayın ve yumurta sarısının çevresinde mavi yeşil bir halka oluştu ise o yumurtayı tüketmeyin. Omlet ya da yağda yumurta hafta sonu kahvaltınızı süsleyen küçük kaçamaklardan ibaret olsun. Değişiklik yapmak isterseniz, sebzeli çılbır yemeği de akşam yemekleri için güzel bir tercih olabilir.

*Kuru baklagilleri, iyice yıkadıktan sonra oda sıcaklığında suya konulup, 8–10 saat bekletilmelidir. Mide sancısı çekmek istemiyorsanız, kuru baklagilleri bu su ile pişirmeyin. Pişirme suyunu dökmekte vitamin kayıplarına neden olduğundan, pişirme suyunu dökmeyin.

Tahıl ve Tahıl Ürünleri

*Sağlıklı damarlar ve hücreler istiyorsanız, pilav yaparken pirinci, bulguru vb. ürünleri yağda kavurmayın. Yağı pilava yakmadan ekleyin ve mümkün olduğunca az yağ kullanın.

*Makarnayı, bol suda haşlayıp suyunu dökmek B vitaminlerinin kaybına sebep olmaktadır. Makarnayı, pilav gibi pişirin… Tabi, yanık yağ ve kavurmak yok…

Sebze ve Meyveler

*Bütün sebze ve meyveleri, bolca akan bir suda yıkayınız. Sebzeleri bol suda yıkadıktan sonra, doğrayın ve doğradıktan sonra bekletmeden pişirin. Bol suda haşlayarak, haşlama suyunu dökmek vitamin kayıplarına yol açar. Bol vitaminli bir sebze yemeği için, sebzeleri kendi suyunda pişirmelisiniz. Sebzeleri pişirirken, renginin güzel görünmesi amacı ile soda vb. ürünleri eklemeyin. Vitaminler, aileniz için renkten daha önemlidir.

*Sebzeleri kızartmak yerine, etli, kıymalı sebze yemekleri yaparak sofranızı şenlendirebilirsiniz.

*Sebzeleri, çok kısa sürede buharda pişiren mutfak aletleri ile karın doyurucu ve renkli garnitürler elde edebilirsiniz.

*Salatalarınızı, öğünlerden hemen önce hazırlayın. Açıkta ya da salata sosu ile uzun süre bekletmek, vitaminsiz bir yeşillik demeti tüketmenize neden olur.

REFERANSLAR

1)Baysal A. (2000) Beslenme, Hatiboğlu Yayınevi, Ankara

2)Duyff RL. Çeviri Ed: Prof. Dr. H. Tanju BESLER, Prof. Dr. Sevinç YÜCECAN, Prof. Dr. Gülden PEKCAN, Dr. Berat NURSAL TOSUN, Amerika Diyetisyenler Derneği’nin GELİŞTİRİLMİŞ BESİN ve BESLENME REHBERİ, John Wiley&Sons, Inc. (İzniyle Dora Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş), New Jersey.

3)Food Standards Agency (2005) Manual of Nutrition, TSO, London

Tatilde aldığınız kiloları verin

Bütün kış beslenmenize dikkat edip yaz tatilinde aldığınız kilolardan kurtulmanın yolları.
Tatil, anlamı gereği bir mola. Hem işe, hem sorumluluklara, hem şehir trafiğine, hem de sıcaktan bunalmaya; bir de tüm kış düzenli olarak sürdürdüğümüz diyetimize mola verdiğimiz yaz tatili sonrasında beslenmemizi hemen toparlamamız gerekiyor. Nasıl mı?

Ara öğünlere dikkat!
Diyetisyen Taylan Kümeli tatil hatalarından en büyüğünün öğün atlamak olduğunu söylüyor. Özellikle geç kalkmayla birlikte yapılan geç kahvaltı, öğleden sonraya kayan ikinci öğün sonrası gecenin geç saatlerine sarkan akşam yemeği ile gün noktalanırken azalan öğün sayısıyla birlikte metabolizmamız da yavaşlar. Dolayısıyla tatil sonrası yapılacak en önemli adımlardan biri tekrar eski yeme düzenine geçmemiz olacaktır; yani ara öğünleri ihmal etmemeye. Böylece metabolizma da hızlanacak ve alınan kilolardan kurtulmak kolaylaşacaktır.

Tatille birlikte alkol
Alkol tatillerde özellikle uzun yaz gecelerinin en çok tüketilen içeceklerinden biri olur. Taylan Kümeli, 1 gram alkolün 7 kalori alımına neden olduğunu düşündüğümüzde aldığımız kaloriyi epey artırmış olduğumuzu söylüyor. Tatil sonrasında vücudun toparlanmasına yardımcı olma amacıyla su tüketimi artırılmalı ve alkolün verdiği zararın telafisi için sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeliyiz.

Susuz kalmayın
Yaz aylarında en çok ihtiyaç duyulan şey sıvı... Su içmeyi sevemeyenler için bu ihtiyacı karşılamak asitli ve kalorili sıvılara kalıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz bu noktada kişinin en güzel yapacağı şeyin kendine hedef koyması olduğunu söylüyor. Günlük 2 litre su içmek kaydıyla istediğinde maden suyu (kalp, tansiyon, böbrek hastalıkları gibi sodyum kısıtlaması gerektiren bir rahatsızlık yok ise) ayran, kalorisiz içecekler (diyet içecekleri günde 1 kutu geçmemekte fayda var) içilebilir. Yazın terle birlikte kaybedilen mineraller, vücutta halsizlik bitkinlik yaratabilir; bunun engellenmesi için gerekli olan mineral takviyesini de kişi maden suyu ile karşılayabilir.

Abur cuburlara hayır
Tatilde fast food tarzı abur cubur besinleri yüksek miktarlarda tüketmeye başlar ve bunları bir anda favori yiyeceklerimiz haline getiririz. Fazla miktarda şeker ve yağ içeren, dolayısıyla yüksek enerji alımına neden olan bu besinleri tatil sonrasında beslenme düzenimizden çıkardığımızda ve sağlıklı besinlere yöneldiğimizde kalori alımımız da bu çerçevede azalacaktır.

Egzersiz şart
Tatilde öğün atlama, yetersiz sıvı tüketme, besin öğelerini yetersiz alma gibi faktörlerin etkisiyle yavaşlayan metabolizmayı canlandırmak için tatil sonrası dönemde egzersize ağırlık vermemiz gereklidir.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz’dan örnek tatil mönüsü…
Kahvaltı
2 dilim esmer ekmek
2 dilim peynir veya 1 dilim peynir + 1 yumurta
Bol çiğ sebze (domates, salatalık, maydanoz)
2 adet ceviz
3-4 adet zeytin
Şekersiz çay / yeşil çay (mümkünse dal tarçın bekletilmiş)

Ara
1 meyve

Öğle
Izgara et / tavuk / balık
Salata

Ara
1 – 2 meyve
1 bardak süt / yoğurt
1 paket diyet bisküvi veya 1-2 dilim ekmek yerine geçenler

Akşam
Zeytinyağlı sebze yemeği
1 kase yoğurt
2 dilim esmer ekmek

Ara
1 – 2 meyve
1 bardak süt / 1 kase yoğurt

Cilt Çatlakları

Çatlaklar, cildin aşırı gerilmesi sonucu derideki elastik dokunun kırılması ile oluşuyor. Başlangıçta kırmızı ile mor arası bir renkte olan büyüklü, küçüklü bu çizikler zamanla sedefli beyaz bir renge dönüşüyor. En çok, karın, kalça, baldırlar ve göğüslerde görülen çatlakların oluşumuna önemli kilo değişimleri, hamilelik gibi durumlar neden oluyor. Peki, bu çatlaklar neden her hamile kadında ya da her kilo alıp-vermiş kadında görülmüyor? İşte bu konuda pek eşit değiliz. Cilt yapımız çatlakların oluşma olasılığında çok etkili; kimi ciltler diğerlerine göre daha dayanıksız olabiliyor. Örneğin, çok açık renkli ciltler çatlak oluşumuna daha yatkın.

Cilt, üst üste sıralanmış 3 katmandan oluşmaktadır: Epiderm, derm ve hipoderm. Derm, gerçek bir yorganı andırır. İçerdiği lifler sayesinde, cildin temel çatısını oluşturur. Demet şeklindeki kollajen lifleri, cildin dayanıklılığını, diriliğini ve yapısal bütünlüğünü sağlar. Daha ince olan elastin lifleri, kollajen lifleriyle birlikte gerçek bir ağ oluşturur ve cildin elastikiyetinde önemli bir rol oynar. Eğer kollajen ağları düzensizleşir ve elastik lifler koparsa, cildi sıkılaştıran tüm yapı yıkılır ve cilt, yaraya benzer çizgili bir hal alır, cilt çatlakları oluşur.

Çatlaklara engel olunabilir mi?
Çatlaklara engel olabilmek için karın, göğüs ve bacakları esnemeye alıştırmak gerekir. Çeşitli losyon ve yağlar cildin esnemesine yardımcı olabilir. Ayrıca bu bölgelere masaj yapılması kan dolaşımını hızlandıracağından çatlaklara karşı koruyucu olacaktır. Cildinizi hafifçe kızarıncaya kadar minik uyarıcı çimdiklerle yoğurabilirsiniz. Buna ek olarak masaj, soğuk – sıcak su ile şok duşu ve düzenli egzersiz yapmak cilt ve kasların oksijenle beslenmesi ve hücrelerin güçlenmesi açısından önemlidir. Güçlü hücreler çatlamazlar. Ayrıca dengeli beslenmek ve bol su içmek de cildin sağlıklı bir yapıya sahip olmasında ve kendini korumasında önemli bir faktördür.

Herkeste çatlak görülür mü?
Hayır. Çünkü çatlakların oluşumunda kalıtımın da rolü vardır. Dokuları zayıf olanlarda, kilo alıp verme sırasında bu çatlaklara daha sık rastlanır. Açık tenli kişilerde de esmer olanlara kıyasla daha çok çatlama görülür. Çatlakların önlenmesinde kiloyu korumanın ve bakımın büyük etkisi vardır.

Çizgiler belirdikten sonra ne yapılabilir?
Ciltteki çatlamalara engel olan her türlü önlem, oluşan izlerin de aynı şekilde solmasına yardımcı olur. Ancak tam anlamıyla kaybolmaları imkansızdır. Özellikle hamilelik döneminde vücudun hızla büyüyen bölgelerini cilt bakım kremleriyle beslemek hem cildi dinlendirecektir, hem de çatlakların oluşmasını engellemede yardımcı olacaktır. Çatlakların oluştuğu bölgelerde cildi germeye yönelik tedavi ve bakımlar da çizgilerin belirginliğini kaybetmelerine yardımcı olur.

Korunmak için neler yapmalı?
Ne yazık ki, oluşan çatlakları yok edecek mucize bir reçete yok; kalıcılar. Ama, oluşumlarını ısrarlı bir bakımla engellemek mümkün. İşte tavsiyelerim:

* Cildinizi her gün bir kremle nemlendirin. Kremler hem çatlamaya karşı cilde gereksinim duyduğu suyu verecek, hem de cildin esneme kapasitesini artıracaktır.

* Bol, bol su için.

* A, E ve C vitaminleri yönünden zengin yiyeceklerle beslenin.

* Spor yapın.

* Kısa süreler içinde kilo alıp vermemeye çalışın.

* Hamileyseniz, kilonuzu doktorunuzun önerdiği sınırlar içinde tutmaya özen gösterin.

* Çatlakların tedavisi daha erken dönemlerde iken bir dereceye kadar mümkün olduğundan bu dönemleri kaçırmadan uzman dermatoloğunuzla görüşmeniz daha doğru olacaktır, ancak çok ileri aşamalardaki çatlaklar yani beyaz renkte ve dikey çatlakların ne yazık ki daha çok etkin bir tedavi şekilleri bulunamamıştır, mekanik dermabrazyon, kriyoterapy veya lazer tedavi sonuçları ise hala o kadar yüz güldürücü değildir, ancak bazen bir dereceye kadar bölgedeki yoğunluk ve belirginliği kaybettirelebilir. Yapılan tedavi sonuçlarının sizi hayal kırıklığına uğratmamak için tabi ki doğru kişilere baş vurmanız lazım.

Hamilelik döneminde daha sık rastlanır!
İnsan cildi çok esnektir. Ancak cilt kendi kapasitesinin üzerinde esnerse, o zaman cilt altındaki kolajen lifler yırtılır. Cilt çatlakları özellikle genç kızlarda buluğ çağında, vücutları aniden kadınsı değişimler gösterdiğinde ve aynı şekilde vücut geliştirme sporu yapan erkeklerde görülür. Cildin alt dokusunun yırtıldığı yerde kırmızı – mavimsi çizgiler oluşur. Bu çizgilerin oluşmasına en uygun yer; karındır. Bu çatlakların göğüs ve bacaklarda görülme olasılığı da oldukça yüksektir. Aşırı kilo alımı bu çatlakların en önemli sebeplerindendir. Özellikle hamilelik döneminde bu tip çatlaklara daha sık rastlanır. Göğüslerde süt toplanması, göğüslerin büyümesine ve ağırlaşmasına yol açarken, göğüs kenarlarında da çatlamalar görülebilir. İlk başlarda belirgin olan bu çizgiler zaman içinde solar, gümüş beyazımsı bir renk alır. Ancak kişi eski kilosuna dönse bile bu çizgiler hiçbir zaman tam anlamıyla kaybolmaz. Hamilelik döneminde ciltte gerilme olan bölgeleri koruyucu ürünlerle nemlendirmek ve esnemeye hazırlamak çatlaklara karşı etkili bir önlem olabilir.

Hamilelik döneminde uygulayacağınız doğru bakımlar çatlakların sayısını minimalize etmenizi ve daha sonra bu konuda çok fazla çaba serf etmemenizi sağlayacaktır. Kozmetik ürünlerin doğru seçimi ve hamilelik süresince düzenli bir şekilde uygulayacağınız bu ürünler sayesinde çatlakları oluşabilecek minimal dereceye indirmek mümkün, tabi bu doğru karar ancak doğru bir fizik muayene ve cilt tipi tespit edildikten sonra yapılır.

Çatlakların tıbbi tedavilerinde hangi yöntemler uygulanıyor?
Çatlakları yüzde 100 geçirecek herhangi bir yöntemin olmaması ile birlikte en çok kullanılan yöntemler lazer ve karboksiterapi yöntemleridir, lazer için ayda bir ortalama 3-5 seanstan sonra çatlaklarda yüzde 60, yüzde 100 başarı elde edebilirken, karboksiterapi yöntemleri sayesinde ortalama 8- 10 seanslık uygulamalardan sonra hem cilt kalitesinde genel düzelme ve toparlanma ve hem çatlaklarda yine yüzde 60- yüzde 100 başarı elde edilebilir.

Cilt Bakım Ürünleri

Cilt bakım ürünlerinin doğru kullanıldığında cilde inanılmaz etkileri vardır. Temizleyici, nemlendirici veya maskeler hakkında dermatologların söyleyebileceği bazı doğrular vardır.
İçeriğindeki "mucize" madde nedeniyle tercih edip her hafta yenisini satın aldığınız ürünler cildinizi sadece tahriş edebilir ve uygun cilt bakımından uzaklaşmış olursunuz.

Günlük Cilt Bakımında;
1) Cilt tipine uygun ürünleri seçmek önemlidir.
2) Çevreden biriken kirlerin, ter yağ gibi kişisel salgılarımızın, ve dökülmekte olan ölü cilt hücrelerimizin temizlenmesi ikinci adımdır.
3) En hafif temizlemeyle bile bozulabilen cildin üst tabakasındaki doğal nemlendirme sistemlerinin nemlendiricilerle takviye edilmesi. Genel kural olarak da nemlendiricilerin yüz ve vücut halen nemliyken kullanılması vücuttaki nemi hapsetmektedir.
4) UV ışınlarının verdiği hasarı önlemek için güneşten koruyucu kullanmak
5) Normal cildin bilhassa foto yaşlanma ve hasarı için tedavi edici ürünlerin kullanılması uygundur.
Kuru Ciltlerde; Kuru ciltlerde kurutucu ve alkol içeren ürünler ciltten nemi söküp atacağı için tercih edilmemelidir.
Hassas yumuşak sabun içermeyen likit bir temizleyici sonrası gliserin , hiyalironik asit gibi ürünlerle formüle edilmiş nem kaybını azaltan nemlendiriciler kullanılmalıdır. UVA ve UVB ışınlarına karşı koruyucu SPF15 ve üstü bir ürün yıl boyunca dışarıya çıkmadan yarım saat önce açıkta kalan alanlara uygulanmalıdır.
Yağlı Cilt; Yağlı ciltlerde aşırı yağlı ürünler, hassas ciltlerde ise uygun daha az hasar verecek narin ürünler tercih edilebilir.
Yağlı ciltlere özgün yağ bağlayıcı likit veya jel şeklinde temizleyicileri tercih edin. Krem bazlı, kakao yağı, lanolin içeren sabunlardan uzak durun. Losyon şeklinde suyu çekip tutan (humectane) maddeler içeren nemlendiricileri tercih edin. Ergenlik çağındaki gençlerde görülen hormon değişiklikleri nedeniyle yağlı ve akneye yatkın cildin temizliği ve doktor tarafından önerilen ürünlerin düzenli kullanılması önemlidir.
Yağ içermeyen (oil-free) güneşten koruyucuları kullanın.
Cildinize fazla parlak diyerek, yağı kurutmak için sert sabun, alkol, fırça, kese kullanmayın. Cilt temizliğini günde 2-3 kezden fazla yapmayın.
Karma Cilt; Kozmetik olarak T bölgesi ; yüzün yağlı alanları olan yanaklar, alın burun ve çene daha fazla yağlıyken diğer alanlarda kuruluk gözlenir.
Normal karma ciltler için olan temizleme ürünleri yanaklar için nazik diğer bölgelerde daha sert etkililerdir. Yalnızca ihtiyaç duyulan bölgelere uygulayacağınız nemlendirici T bölgesinde sivilceye yol açabilir.
Yağ içermeyen güneşten koruyucular kullanabilirsiniz.
Cilt Bakım Ürünlerinin İçeriklerinden Bazıları ve Güneşten Koruyucular:
Kırışıklık ve güneş hasarını önleyen en etkili ürün güneşten koruyuculardır. UVB ve UVA ışınlarına karşı koruyucu özelliği olan , güneşten koruyucu faktörü (SPF) 15 ve üzeri olan ürünler cildin yaşlı görünmesini önlemektedir . Düzenli olarak güneşten koruyucu kullanmak derin kırışıklıklar ve koyu lekelerin oluşmasını engellemektedir.
Tretinoin ve Türevleri
Güneşin zararlı etkilerinden olan yüzdeki ince kırışıklıklar, koyu lekeler veya kabalaşmaya karşı etkilidir. Cilt renginin açılmasına , yenilenmesine yardımcı olmaktadır.
AHA (Alfa Hidroksi Asitler)
Şeker kamışı, elma, üzüm ve limon gibi bitki ve meyvelerde doğal olarak bulunan asitlerdir. Cilt üzerindeki ölü hücrelerin dökülmesi ve bu sayede daha düzgün , yumuşak, renk düzensizliği olmayan yeni bir cilde kavuşulması sağlanmaktadır.
AHA aynı zamanda cildin üst tabakası altındaki bağ dokusunun daha iyi üretimini, su kaybının ve ince kırışıklıkların azalmasını sağlamaktadır.
Kaçınılması gereken içerikler
Propilen glikol veya sorbital bilhassa hassas ciltlerde tercih edilmez.
SLS (sodyum lauryl sülfat) ve SLES(sodyum lauret sülfat) gibi sürfaktanlar şampuan, dişmacunu , traş kremi, kurutemizleme deterjanları bulaşık sabununda ve birçok endüstriyel temizlik maddesinde bulunur . Etki mekanizması nedeniyle duruladığınızı zannetseniz bile uzun süre saç ve derinizde kalıp yağ , nem ve amino asitleri söker atar. Ciltte kuruluk, kabalaşma ve yeni kıl ve deri oluşumunu bozar.

Sağlıklı Bacaklar ve Bakımı

Bacaklarınızın güzelliği ve sağlıklı olması için düzenli bakım yapılması gerekmektedir.

Bacaklar erkeklerin en çok dikkat ettikleri bölgelerin başında gelmektedir, bu sebeple bacaklarınızın sexy, prüzsüz ve güzel görünmesi size her zaman avantaj sağlayacaktır.

Bacaklarınızın bakımına mutlaka özen gösteriniz.

Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bacaklarınızdaki tüyleri aldıktan sonra sıcak tuştan, güneşlenmekten ve deeodorantlardan uzak durmalısınız. Bacaklarınızdaki tüylerden kurtulmanın bir çok yolu var. Eğer ağdayı tercih ediyorsanız, ağdanın çok sıcak olmamasına dikkat etmelisiniz. Kullanmadan önce avucunuzun içi ile ağdanın sıcaklığını kontrol edin. Kısa tüyler için ağda kullanmayın. Ağdayı tüyleriniz uzadıktan sonra yaparsanız, daha pürüzsüz bir cildiniz olur. Yoksa cildinizde bazı morlukların oluşmasına sebep olabilirsiniz.

Uygulama

Bacaklarınızı yıkayın, bir havlu ile kurutun ve nemlendirici sürün. Ardından pudra dökün. Bir süre bekledikten sonra ağda yapmanız gereken yerleri sarışın bile olsanız rahatlıkla görebilirsiniz. Ağdayı kaynatmamalısınız. Ilık olmalı. Soğuk olarak uygulanabilenleri tercih etmelisiniz. Ağda yaparken yanınızda buz bulundurmanızda fayda var. Herhangi bir kızarıklık ya da morluğa karşı, üzerine hemen buz sürmeniz yararlı olur. Ağda bittikten sonra kan dolaşımını sağlamak için bacağınızı soğuk suyla yıkamalısınız. Son olarak bacağınıza bir nemlendirici sürmeyi ihmal etmemelisiniz.

Daha Sağlıklı Daha Güzel El İçin

Elleriniz yıpranmadan önleminizi alın!
En çok kulladığımız ve dolayısıyla en çok yıpranan organlarımızdan biri eller... Bu yüzden onlara gerekli özeni göstermek boynumuzun borcu!

Elleri nasıl korumalısınız?
Suyla yapılacak işlerde lastik eldiven giyin.
Ev işlerinde ise pamuklu eldiven kullanın.
Elleriniz için küçük yardımcılar
. Ellerinizi ıslattıktan sonra iyice kurulayın. El kremi ya da losyon sürün.
. Ellerinizi günde iki, üç kere yumuşak sabunla yıkayıp bol suyla durulayın. Günde bir kere parmakları, tırnakları fırçalayın.
. Sert olmayan bir ponza taşı da elleriniz için yararlıdır. Sert derileri aldığı lekeleri de çıkarır.
. Haftada bir kere ellere çok yağlı kremle masaj yapın. Her parmağın ucundan başlayarak dibine kadar iyice sıvazlayın. Avuç ve el üstüne masaj yapmayı unutmayın. Bunun için en uygun zaman gece yatmadan öncedir.
. Arada bir ellerinize kalın tabaka krem, vazelin sürün pamuklu eldiven takıp yatın. Uyumakta biraz zorlanabilirsiniz. Ama sabah kalktığınızda elleriniz çok bakımlı olacaktır.
. El üstlerine sürülecek parafin tabakası gözenekleri açmak için çok yararlıdır.
. Limon da eller için yararlıdır. Elin rengine iyi gelir.

Özel bakım gerektiren durumlar
1. Esmer lekeler: Bunlara yaşlılık lekeleri denir. Ellerde kahverengimsi lekeler oluşur. Bu lekelerin çıkmasını geciktirmek, hatta önlemek mümkündür. Bunun için filtreli güneş ilacı kullanabilirsiniz. Eldeki benekler için de pigmen renklerini açan bir krem yararlı olur. En kötü ihtimalde suda çıkmayan fondotenle kapatabilirsiniz. Bu yöntem aynı zamanda damarların gözükmesini engeller.
2. Soğuk kabarcıkları: Parmakların yeteri kadar hareket etmemesi, soğuk ve nemden yeterince korunmaması neden olur. En iyi yol, egzersiz yapmaktır. Çünkü bu egzersizler kan dolaşımını hızlandırır.
3. Sert deri ve çatlaklar: Bunlara soğuk hava, elleri fazla zorlayan işler yol açar. Çatlaklara kir dolabilir. Bu kirleri limonla çıkarabilirsiniz. Sonra da bir parça pamuk yardımıyla zeytinyağı sürün. Bir süre bekledikten sonra ellerinizi sabunlu suyla yıkayıp iyice durulayın. Tabii ki sonra krem sürmeyi unutmayın. Bunun her gün yaparsanız elleriniz düzelir.

El ve parmak egzersizleri
1. Yumruk açma: Yumruğunuzu iyice sıkın. Sonra parmaklarınızı öne doğru mümkün olduğunca açın. İki eli de aynı zamanda yapın. Bu hareketi en az 6 kere yapmalısınız.
2. Parmak ayırma: Ellerinizi avuçlarınızın yere bakacağı şekilde tam önünüze koyun. Parmaklar birbirlerine sıkaca yapışmış olsun. Sonra parmaklarınızı açabildiğiniz kadar açın.

BAŞTAN AYAĞA SEKSİ GÖRÜNMEK

eksilik sadece vücudumuzun belli bir bölgesine atfedilecek bir durum değil tabii... Her ne kadar erkeklere öyle geliyorsa da, seksi bir kadın aslında bakımlı kadın demektir.
O halde hemen şu önerileri uygulayın ki, durmadan en seksi kadın seçilen kimi ünlü kadınlardan bir farkınız kalmasın. Neyimiz eksik di mi?

Seksi dudaklara sahip olmak için iki seçeneğiniz var, ya kırmızı renkte ruj ya da dudağın doğal rengi. İlk durumda kırmızının teninizle uyumlu bir tonunu yakalamanız gerekiyor. Rujun düzgün ve kalıcı olması için ruju fırçayla sürebilirsiniz. Ruju sürdükten sonra bir kat da parlatıcı kullanın. Dudaklarınızın doğal renginde kalmasını istiyorsanız sadece parlatıcı sürün.
Göğüsler için
İçinde pırıltılar bulunan bir kremi dekolte bölgenize sürün! Teniniz beyazsa pembe tonlarında ışıltılar taşıyan kremi tercih edin. Yanık tenliyseniz, tercihinizi altın rengi ışıltılar taşıyan bir kremden yana kullanın. Büyük bir fırça ile iki göğsünüzün arasına bronz toz pudra sürmeniz de göğüslerinizin daha yuvarlak görünmesini sağlar.
Saçlar için
Saç renginizin birkaç ton açığından gölgeler yaptırarak her zaman "ışıltılı" görünebilirsiniz. Bir başka öneri de saçınıza parfüm sürmeniz. Ensede bol toplanmış topuzun her zaman seksi göründüğünü de hatırlatalım. Uzun saçlıysanız saçınızı gün için de fırçalamayı ihmal etmeyin.
Ayaklar için
Bacaklarınız bronzsa pırıltıları olan kremlerden sürebilirsiniz. Topuklarınızın pembe görünmesini de sağlamalısınız. Ve tabii ayakkabı seçimi. Topuklu, sivri ayakkabıların seksi olduğu kesin. Ancak rahatsız ayakkabılar duruşunuzu bozup nasırlara sebeb olabileceğinden ayakkabı seçiminde rahatlığı ve kaliteyi ön planda tutun.
Boyun için
Ensenizi açıkta bırakacak bir saç modeli boynunuzu gözler önüne serecektir. Birkaç damla parfüm, boyuna sürülen tem renginde pudra, hafif sarkıntılı küpeler dikkati boyuna çekmek için yeterli. Boynu tümüyle açıkta bırakmak ya da ince bir kolye takmak da size kalmış bir seçim.
Eller için
Tırnaklarınızın hepsi aynı uzunlukta olmalı. Tırnaklarınız farklı boylarda ise tercihinizi doğal renklerden yana kullanın. Kısa kesilmiş ve parlatıcı ile doğal bir görünüm almış tırnaklar da seksi olabilirler. Enteresan, ama çok dikkat çekici olmayan bir yüzük de farklı bir stil yaratmanızı sağlayabilir.

UZUN YAŞAM DİYETİ

'Sağlıklı Yaşlanma Uzmanı' Amerikalı Dr. Andrew Weil'den

azdığı 'Healthy Aging' yani 'Sağlıklı Yaşlanma' adlı kitabı pek çok ülkede en çok satan kitaplar listesine giren Dr. Andrew Weil, geçen günlerde 60 yaşına girmiş olmasına rağmen kendini 6 yaşında hissettiğini vurguluyor. Sağlıklı yaşlanmanın, daha doğrusu 'yıllanmanın' kitabını yazan Weil, genç görünmenin kişinin genetik yapısıyla ilgili olduğunu söylüyor. Ancak burada önemli olan sadece genetik yapı değil. Genç görünmek, daha doğrusu kendini genç hissetmek için genetik yapının yanı sıra yaşam tarzı da çok önemli. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek de Dr. Weil’e göre herkesin kendi elinde...

Hedef, ‘gençleşmek’ değil, ‘yıllanmak’

Dr. Andrew Weil, yaşlanmanın, ana rahmine düştükten sonra başlayan doğal, gerekli ve engellenemez bir süreç olduğunu söylüyor. Bu doğal süreçte ise insanın yapması gereken, sağlığını ve mutluluğunu mümkün olduğu kadar korumak. Söylediklerine göre bunun için de ‘doğru yaşamayı’ bilmek gerekiyor. Dr. Weil, “Bir insan için 20 yaşında doğru olan, 50 yaşında doğru değildir. Sağlıklı yaşlanabilmek için ilk olarak yaşlanmayı kabul etmek, her yaş dönemine uygun bir şekilde davranmak, özellikle de yaşa bağlı hastalıkları önlemeyi bilmek gerekiyor. Yaşlandığınızı kabul etmeyip, bu sürece karşı savaşırsanız, sağlıklı yaşlanmazsınız” diyor...
İleri yaşları sağlıklı bir şekilde karşılamak için ilk olarak sigaradan uzak durmak şart. Ayrıca düzenli doktor kontrollerini de ihmal etmemeli. Fazla kilolardan ise kurtulmak çok önemli. Dr. Weil kitabında düzenli egzersizin de önemine değiniyor. Ona göre en iyi egzersiz de yürüyüş. Düzenli uyku, sağlıklı yaşlanmak için gerekli olan en önemli faktörler arasında yer alıyor. Gün içinde 10-20 dakikalık ‘şekerlemelerin’ de önemine değinen Dr. Weil, kafanızdaki gereksiz düşüncelerin, sorunların düzenli uykuyu böldüğüne dikkat çekiyor.
Kafayı boşaltmak da meditasyonla mümkün olabiliyor.
Ayrıca sağlıklı yaşlanmak için düzenli bir cinsel yaşam da önemli. Ancak Dr. Weil’e göre, yaşla birlikte cinsel isteğin azalmasını doğal karşılamalı.
Dr. Andrew Weil, düşüncelerin, fikirlerin, duyguların, tavırların ve hayata bakış açısının yaşlanmada büyük rolleri olduğunu söylüyor. Mutluluğun insanın kendi elinde olduğunu söyleyen Dr. Weil, özellikle pozitif bir bakış açısının insanı mutlu ve sağlıklı kıldığını vurguluyor...



Dr. Andrew Weil’in sağlıklı beslenme formülü



Yetişkinlerin çoğunun günde 2000-3000 kalori tüketmesi gerektiğini söyleyen doktor, alınan kalorilerin yüzde 40-50’si karbonhidrat, yüzde 30’u yağ ve yüzde 20-30’unun da protein kaynaklı olması gerektiğini vurguluyor...



1. Karbonhidratlar:

* Günde 2000 kalorilik bir beslenme düzeninde, yetişkin bir kadın günde 160-200 gram karbonhidrat tüketmeli. Ancak burada gıdaların mümkün olduğu kadar az rafine edilmiş ve az işlenmiş olmasına dikkat edilmeli.
* Yetişkin erkekler günde 240-300 gram karbonhidrat tüketmeliler.
* Buğday unundan yapılmış ve şekerli gıdaların tüketimini azaltın. Özellikle de ekmek ve abur cuburdan uzak durun.
* Tahıl ürünleri, baklagiller, yeşil yapraklı sebze ve patates tüketimine ağırlık verin.
* Makarnayı pişirdikten sonra yavaş tüketin.



2. Yağ:

* Günde 2000 kalorilik bir gıda alımının 600 kalorisi, yani 67 gramı yağdan oluşabilir. Burada özellikle çoklu doymamış yağlara ağırlık vermek gerekiyor.
* Doymuş yağ alımını azaltmak için tereyağı, yağlı süt ürünleri, derisi soyulmamış tavuk, yağlı et ve hindistancevizi yağı ile çekirdek yağlarından yapılmış ürünlerin tüketimini azaltın.
* Yemek pişirirken de zeytin yağı kullanın. Eğer yağın tadını almak istemiyorsanız, organik kanola yağını tercih edin.
* Ayçiçeği yağı, mısır yağı, keten tohumu yağı ve karışık sebze yağlarını düzenli olarak kullanmayın.
* Margarin ve hidrojenle birleştirilmiş her türlü yağı ve bu yağlardan yapılmış gıdaları kesinlikle kullanmayın.
* Kuruyemiş tüketin. Özellikle de fındık, fıstık, ceviz yararlı.
* Omega-3 yağ asitleri için bol balık tüketin. Özellikle de som balığı, sardalye, lüfer gibi yağlı balıklar çok yararlı. Keten tohumu ve ceviz de omega-3 yağ asitleri açısından zengin. Gerekirse balık yağı takviyeleri de alabilirsiniz.



3. Protein:

* Günde 2000 kalorilik bir beslenme düzeninde günlük protein alımı, 80-120 gram olmalı. Ancak karaciğer ve böbrek sorunlarınız, alerjik hastalıklarınız ya da bağışıklık sistemi hastalıklarınız varsa daha az protein tüketmelisiniz.
* Hayvansal protein tüketimini azaltın. Ancak yağlı balık ya da yağı azaltılmış süt ürünleri tüketebilirsiniz.
* Sebzelerdeki proteinlerden yararlanın. Baklagillerde, özellikle de soya fasulyesinde bol miktarda protein bulunur.



4. Lifli-kepekli gıdalar:

* Günde 40 gram lifli gıda tüketmeye özen gösterin. Bunu bol miktarda meyve, sebze (özellikle baklagiller) ve tahıl ürünleri tüketerek sağlayabilirsiniz.
* Tahıl gevrekleri tüketimi de yararlı. Ancak burada tükettiğiniz 28 gram gevrekten en az 5 gram lif-kepek aldığınızdan emin olun.



5. Sebze-meyveler-içecekler:

* Yaşa bağlı hastalıklardan doğal yollarla korunmak için sebze-meyve ve mantar tüketimine ağırlık verin.
* Her renk meyve ve sebze tüketimine önem verin. Özellikle çilek, domates, turuncu ve sarı meyvelerle, yeşil yapraklı sebzeleri tüketin.
* Mümkün olduğunca organik sebze-meyve tüketin. Üzerinde tarım ilaçları artıkları kalmış besinlerden uzak durun.
* Düzenli olarak turpgiller ve lahana tüketin.
* Beslenmenizde mutlaka soya ürünleri olmalı.
* Kahve yerine çay için. Özellikle yeşil, kokulu siyah çay ya da beyaz çay yararlı.
* Alkol kullanan biriyseniz, kırmızı şarabı tercih edin.
* Siyah çikolata tercih edin. Çikolatanın en az % 70 oranda kakao içerdiğine dikkat edin.



6. Vitamin ve mineraller:

* Günlük vitamin ve mineral ihtiyacınızı karşılamanın en iyi yolu yüksek miktarda taze gıda, özellikle de bol sebze-meyve tüketmekle olur.
* Ayrıca antioksidan takviyesi almak da yararlı olur. Şu ‘antioksidan kokteylini’ dikkate alın:

- C vitamini: Günde 200 miligram

- E vitamini: Günde 8-10 miligram

- Organik selenyum: Günde 200 mikrogram

- B-vitaminleri: Günde 50-100 miligram

- Her gün bir multivitamin-multimineral hapı alın. Bu takviyelerin en az 400 mikrogram folik asit ve 5-10 mikrogram D vitamini içerdiğine dikkat edin. Takviyenin içinde demir ya da retinol olmamasına dikkat edin.

- Kalsiyum takviyesi alın. Kadınların günlük kalsiyum ihtiyaçları 1200-1500 miligramdır. Erkeklerin ise 1200 miligramdan fazla kalsiyum takviyesi almamaları gerekir.



7. Diğer gıda takviyeleri:

* Haftada en az iki kez yağlı balık yemiyorsanız, günde 1-2 gram balık yağı takviyesi almalısınız.
* Günde 1-2 bebek aspirini (81-162 mg) alabilirsiniz. Ancak bu konuyu önce doktorunuza danışın.
* Düzenli olarak zerdeçal ya da zencefil tüketmiyorsanız, bunu takviye olarak alabilirsiniz.
* Günlük takviyeler arasında Co-enzim Q10’u koyun. Jel şeklinde 60-100 miligram yemekle birlikte tüketebilirsiniz.
* Metabolik hastalıklarınız varsa, günde 100-400 miligram alfa-lipoik asit alın.



8. Su:

* Her gün 6-8 bardak su içmeye gayret edin. İçtiğiniz diğer içeceklerin de çoğunlukla su içerdiğine dikkat edin (örneğin çay, sulandırılmış meyve suyu, limonlu soda)
* Şişede satılan sağlıklı içme suyu tüketin. Musluk suyunuzda klor ya da başka maddeler varsa bu suyu tüketmeyin.

---
Derleyen: Bade GÜRLEYEN

Kilo Aldıran 7 Neden

Bir zamanlar sahip olduğunuz hatlara artık çok mu uzaksınız. Aynaya her baktığınızda birkaç yıl yeni nedenler ortaya koyuyor. Her ne kadar bu yeni sebeplerin etkileri vücutta sınırlı gibi gözükse de birbirleriyle etkileşimleri 'bel çevresi' ölçüsüne yansıyor. İşte araştırmacıların risk olarak belirledikleri nedenler.

1- Az uyumak: Halk arasında çok uyumanın kilo almayı tetikleyeceğine inanılır. Cleveland'da bulunan Case Western Reserve University'de gerçekleştirilen araştırmanın sonucu ise bu inanışı çürütecek sonuçlar içeriyor. Çalışmaya göre; günde ortalama be. saatin altında uyku doğal yağ yakıcılardan olan ve uyku sırasında salgılanan büyüme hormonundan uykusuz kalındığında yararlanılamadığının da hesaba katılması gerekiyor.



2- Kirlilik: Kilo artışı ile hormonlar arasındaki ilişkiyi artık hepimiz biliyoruz. Bazı hormonlar iştahı ve dolayı sıyla kiloyu bozabiliyor. Çözüm için temiz bir çevre ve organik tarıma yönelmek gibi yöntemler ön plana çıkıyor.



3- İklimlendirme sistemleri (klimalar): Alabama Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma; sıcak havalarda can kurtaran gibi sarıldığımız klimaların şişmanlattığını ortaya çıkardı. Soğukta organizma metabolik hızı yavaşlatıyorlar. Yine de bu konuda bilim dünyasında karşı tezi savunan ve bu çalışmaya şüpheli ve temkinli yaklaşan bilim insanları az değil.



4- Sigarayı bırakmak: Çok istemesine rağmen tuzsuz patlamış mısır tüketmek daha uygun olur.



5- İlaçlar: Doğum kontrol hapları kalori alımında çok daha dikkatli olmak şart.



6- Ekonomik krizler: Genellikle daha ucuz yiyecekler daha çok kilo aldı ranlardır. Ekmek ve makarnanın iştahın azalması nedeniyle durumun terse döndüğü unutulmamalı.



7- Geç anne olmak: Bugün kadınlar hayat boyu şişman kalma riskiyle karşı karşıya kalınıyor. Bu nedenle geç ya.larda hamile kalmayı dü.ünenlerin beslenmelerine ve kilo almalarına çok daha fazla dikkat etmeleri gerekiyor.

Atkins Diyeti

Yağlı olan bütün besinlerin serbet yapan tek diyet. Bu diyet yağı ve proteini serbest bırakırken şekeri kesinlikle yasaklıyor. Et, balık, yumurta, mayonez ve tüm şarküteri şeklindeki gıdaları sınırsız tüketebilirsiniz.Bu diyette haftada 2 kilo ve günlük 1100 kcal verdirmektedir

Sabah: Beyaz peynir, jambon, domates, salatalık
Öğle: 1 porsiyon tavuk ya da balık, zeytinyağlı salata
İkindi: Beyaz peynir, salatalık, yeşillik
Akşam: 1 porsiyon kırmızı et, tavuk ya da balık, zeytinyağlı salata

Metebolizma Diyeti

Metebolizma bütün vücudunuzun gereksinimlerini devamı için günlük minimum enerji miktarı olmaktadır. Vücudunuzu dinlendirdiğiniz zaman vucudun kalori harcama hızı daha kolay ölçülebilmektedir. Yemek yeme içme gibi faliyetlerde vücudumuz her zaman kalori akmaktadır. Diyet ile metebolizma giderilebilir.

Metebolizma vücudunuzun birleşimlerinden etkilenmekte olabiliyo bu vücuttaki birleşimler kas ve dokuların birbirine oranı olmaktadır. Kaslarınız vücutta en çok kalori kullanmakta oluyor. Kaslı insanlarda daha az vücut yağlarına sahiptir vede çok hızlı bi şekilde metobolizmaları bulunmaktadır.

Delikanlılara 'light' ürünler

Özellikle kadın tüketicilerin en büyük hedef kitle olduğu "light" ürün pazarı, 50 milyon dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. Eskiden olduğu gibi sadece bisküvi ve gazlı içeceklerin değil, kebaptan dondurmaya, yoğurttan baklavaya kadar her ürünün light versiyonları piyasaya çıkıyor artık. Kepek ekmek kullananlar, onunla birlikte tükettikleri ürünleri de, light olanlardan tercih ediyor.

Kahvaltıların vazgeçilmezi kızarmış kepek ekmeğe, light margarin sürmek gibi� Ülkemizin önde gelen gıda üreticileri Ülker ve Eti bisküvide; Sütaş, Bahçıvan, SEK, Yörsan ve Pınar gibi üreticiler peynir ve yoğurtta; Coca Cola ve Pepsi gazlı içeceklerde; yine Ülker, Algida ve Panda dondurmada; Güllüoğlu ise baklavada light üretime yönelen firmalar.

FORMUNA DİKKAT EDEN BAYANLAR
Amerika ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda, obezite yani aşırı kilonun bir hastalık olarak kabul edilmeye başlanması, sağlıklı beslenme bilincini artıran etkenlerden. Görüntüyü bozmak bir yana, aşırı kilo birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Diyet ürün tüketicilerine şeker hastalarını da eklemek gerekiyor elbette. Buna rağmen talebin çoğunluğu, kilo sorunu yaşayan yetişkinler ile genç kızlar ve orta yaştaki bayanlardan geliyor. Gazlı içecek sektöründe light ürünleri ile öne çıkan Coca Cola Türkiye Halkla İlişkiler Müdürü Ebru Bakkaloğlu, halen Türkiye'de gazlı içecek kategorisinin yüzde 3'nü oluşturan light gazlı içecek pazarının her yıl ortalama yüzde 10 büyüdüğünü belirterek, "Dünyada, light gazlı içecek kategorisi ülkedeki ekonomik alım gücü ile doğru orantılı bir şekilde büyüyor. Türkiye'de kişi başına light içecek tüketimi henüz gelişmekte olan bir sektör." diyor.

Türkiye'de light gazlı içeceklerin yüzde 60'ı kadınlar tarafından tüketiliyor. Bazı ürün gruplarında kadın tüketici oranı yüzde 80'e yükseliyor. Bakkaloğlu, yapılan araştırmaların, light ürün müşterilerinin 'sadık müşteri grubuna' dâhil olduklarını ortaya çıkardığını belirtiyor. Bu tüketici grubunun yüzde 80'i light ürünleri sürekli kullanmaya özen gösteriyor. Gazlı içecekte olduğu gibi gıdanın diğer alanlarında da, light ürünlerin hedef kitlesi kadın tüketiciler. Süt, yoğurt, peynir ve mayonez kategorilerinde light üretim yapan Pınar Grubu, hedef kitleyi, "Formuna dikkat eden, daha az kalori almaya çalışan bayanlar. İletişim stratejimiz 'kendine özen göstermek' üzerine kurulu." ifadeleriyle tanımlıyor. Light ürün tüketicisi bayanları sınıflandırdığınızda ise ilginç sonuçlar çıkıyor. Genç ve orta yaş grubu kadınlar daha çok estetik kaygılarla tüketim alışkanlıklarını değiştirmek istiyor. Daha ileri yaş grubundakilerde ise sağlık kaygıları ön plana çıkıyor.

Light veya diyet ürünlerin üretim süreçlerinde uzmanların söz sahibi olması gerekiyor. Bu sebeple birçok gıda üreticisi bünyelerinde diyetisyen istihdam ediyor. Buna ek olarak birçok firma, üniversitelerin Gıda Mühendisliği bölümleri ile koordineli çalışıyor. Yurtdışında bu alanda öne çıkmış firmalardan destek alınması ise işin bir başka boyutu. Diyet ve light ürünler noktasında Türkiye'de en fazla birikime sahip olan firmalardan biri de Otacı. Yıllardır konu üzerinde uzmanlaşan şirkette üretim öncesi piyasa araştırması yapılarak, ihtiyaç belirleniyor. Daha sonra aralarında gıda mühendisi, diyetisyen ve üretim müdürlerinin de bulunduğu bir grup toplanarak, üretilecek diyet ürünlerin vücutta hangi ihtiyaçları karşılayacağından, tadının nasıl olacağına kadar karar veriyor. Bilimsel bir teknik süreçte hazırlanan ürünlerde, katkı maddeleri kullanılmamasına özel önem veriliyor. Yağ, tuz ve şeker gibi fazla kiloya davetiye çıkaran unsurlar özellikle eklenmiyor. Bazı ürünler, çeşitli vitaminlerle destekleniyor.

Otacı ürünlerinin piyasadaki diğer diyetlerden farkı, lif içermeleri. Lif, kişinin tok kalmasına yardımcı olan bir madde. Diyet kategorisindeki ürünler yağı azaltılmış, şekersiz ve enerjisi azaltılmış olmak üzere üç kategoriye ayrılıyor. Otacı'nın diyetisyeni Deniz Şafak Akçayoğlu, tek başına diyet ürünlerinin tüketiminin hem kısa hem de uzun vadede sağlık sorunları oluşturabileceği uyarısı yapıyor. Fazla tatlandırıcı kullanımı da kanserojen maddelerin alımına neden olabileceğini belirtiyor. Buna karşılık yağ oranı düşük, lif oranı yüksek ve şeker ilavesiz besinlerin sürekli kullanımında sakınca olmadığının da altını çiziyor. Hatta şekersiz ve yağsız ürün kullanımının bir yaşam tarzı olarak benimsenmesinin faydalı olacağını da belirtiyor. Akçayoğlu, bazı ürünlerin lightını kullanmaktansa, normalini tüketmenin sağlığa daha yararlı olduğu görüşünde. Örneğin light ekmek yerine, tam buğday veya çavdar ekmeğini öneriyor. Tüketici davranışları değerlendirildiğinde ise kendine özel bir diyet programını düzenli uygulayan kişilerde yüzde 98 başarı sağlandığını belirtiyor. Doğru beslenme alışkanlığı kazanan hastaların verdikleri kiloları tekrar almadıklarını ancak beslenme alışkanlığını değiştirmeyenlerin kısa sürede eski hallerine döndüklerini ifade ediyor.

"LİGHT ERKEK" DERLER KORKUSU!
Light ürün kategorisinde önde gelen üreticilerden Eti, halen pazar lideri konumunda. Eti Form markası ile light ürünleri tüketicilerle buluşturan şirket, özellikle formuna özen gösteren bayan tüketici kitlesine sesleniyor, reklâm stratejisi de bu şekilde belirlenmiş. Eti Form ürünleri bisküvi, kek ve kraker çeşitlerini içeren 14 farklı üründen oluşuyor. Çeşitler arasında Çikolata Kaplı Lifli Bisküvi, Portakal Kremalı Kepekli, Sandviç Bisküvi, Yulaflı Kepekli Bisküvi, Limon Lifli Kepekli Bisküvi, Çörekotlu Kepekli tuzlu bisküvi, Yeşil Çaylı Kepekli tatlı bisküvi, Muzlu Hindistan Cevizli tahıl bar ve Kızarmış kepekli ekmek dilimleri gibi ilginç karışımlar yer alıyor. Eti form, formuna özen gösterirken, damak tadından da taviz vermek istemeyenler için çikolata ve kremaları da light kategorisinde kullanıyor. Halen bisküvi sektöründeki light pazarı, 2005 yılı verilerine göre 7 bin 500-8 bin tona ulaşmış durumda. Bu toplam bisküvi pazarının yüzde 3'üne tekabül ediyor. Üretim miktarı 2001 yılında 5 bin tondu.

Eti Pazarlama Direktörü Şule Atabey Şamlı, light ürün pazarına yönelik yaptıkları araştırmalarda özellikle erkek tüketicilere yönelik ilginç sonuçlara ulaştıklarını vurguluyor: "Erkekler bu ürünleri beğenerek yiyor, fakat light ürünleri yerken görülmekten rahatsız oluyordu. 'Light erkek' veya 'kepekli erkek' konumuna düşmek korkusuyla gizli saklı yediklerini, biri geldiğinde Eti Form'u sakladıklarını bile ifade ediyorlardı. Hâlbuki son reklam kampanyasından önce yaptığımız araştırmalarda gördük ki erkekler de formlarına özen gösteriyor. Ancak, estetik için değil sağlıklı olmak için tükettiklerini ifade ediyorlar."

Şamlı, bu sonuç üzerine reklâm kampanyalarını da, erkeklerin bu ürünleri light oldukları için değil, sağlık için tükettikleri üzerine kurmaya karar verdiklerini belirtiyor. "Herhangi bir sosyal baskı altında kalmaksızın light ürünleri tüketmenin erkeklerin de hakkı olduğunu düşünüyoruz." diyor.

Zayıflama meselesi bazı kişilerde adeta bir takıntı haline gelebiliyor. Sürecin uzaması ve bir türlü istenilen kiloya düşülememesi, buna karşılık diyetten de vazgeçmeme ısrarı, farklı arayışları gündeme getiriyor. Mesela insanlar hep aynı besinleri yemek istemiyor. Besinleri değiştirme veya çeşitlendirme isteği, diyetisyenlerin hastaları ile sık yaşadığı sorunlardan.

SIRF LIGHT YESENİZ DE KİLO ALABİLİRSİNİZ
Memorial Hastanesi Diyet ve Obezite Bölümünden Diyetisyen Seçil Kenar, çeşitleri gittikçe artan diyet ürünlerin, bu gibi durumlarda diyet listeleri için kurtarıcı haline gelebildiğini söylüyor. Ancak yaşadıkları sıkıntıları da belirtiyor: "Light ürünler konusunda yaşadığımız en önemli problem bu ürünlerin etiket bilgilerinin iyi okunmaması. Ürünün light olduğunu gören hasta, istediği kadar yiyebileceğini düşünüyor veya sırf light diye fazla yiyor. Bu da aldığı kaloriyi artırıyor ve kilo verecekken kilo bile alabiliyor. Örneğin bazı ürünlerde light ibaresi oluyor, bu üründe şeker yerine tatlandırıcı kullanılıyor fakat ürünün yağ içeriği diğer ürünlerle aynı, kişiler onu yediklerinde içerisinde light olduğu için yağ içeriğinin olmadığını düşünüyorlar. Diyet ürünlerin tüketimine karşı değiliz fakat etiket bilgileri çok iyi bilinmek şartıyla."

Seçil Kenar, bazı kişilerin sadece light ürün tüketimi ile zayıflayabilecekleri gibi yanlış bir kanaate sahip olduklarını da belirtiyor. Yeme alışkanlığı ile yaşam tarzı değişikliği ve egzersiz gibi yöntemlerle desteklemeden, sadece bu gibi ürünlerin tüketiminin anlamsız olduğunu da ekliyor. Diyet ürünler genellikle içeriğindeki doymuş yağ oranlarının azaltılması, şekerin veya tuzun konulmaması gibi şekillerde yapılıyor. Vücudun basit şekere, doymuş yağa ve sodyuma ihtiyacı yok, bu ürünler kullanıldığında diğer besin grupları da dengeli olarak diyete dağıtılarak tüketiliyorsa bir besin eksikliği yaşanmıyor. Seçil Kenar, asıl sorunun kişilerin bu ürünleri, tüketilmesi gerekli besin gruplarının yerine koymasıyla başladığını söylüyor: "Öğle yemeğinde yemek yerine 1 paket light bisküvi yiyorsa tabii ki bir süre sonra dengesiz ve yetersiz beslenmekten sağlık problemleri yaşanması kaçınılmazdır."



LIGHT KATEGORİSİ ALTINDA TOPLANMIŞ ÜRÜNLER VE İÇERİKLERİ
Düşük Kalorili Besin: Besinin gram başına kalori miktarı 0.4 kalori ve altında olduğunu belirtir.

Kalorisi Azaltılmış: Referans ürüne göre kalorisi üçte bir miktarıyla azaltılmış olduğunu belirtir.

Şekersiz: İçeriğinde sofra şekeri içermez, diğer besin grupları referans ürünlerle eşdeğerdir.

Tuz oranları azaltılmış ürünler: Sodyumsuz ( porsiyon başına 5 mg ve altı sodyum içeriği), Sodyumu Azaltılmış (porsiyon başına 35 mg ve altı sodyum içeriği) , Düşük Sodyumlu ( porsiyon başına 140 mg ve altı sodyum içeriği)

Ekstra Yağsız: Yüzde 5 ve daha altı yağ içeriği olduğunu belirtir.

Yağsız veya Düşük Yağ Oranı: Toplam içerdiği yağ oranı yüzde 25 ve daha düşük olduğunu belirtir.

Kolesterolü Azaltılmış Ürünler: Kolesterolsüz ( her porsiyonda 2 mg veya daha altı kolesterol içeriği), Kolesterollü (her porsiyonda 20 mg ve daha altı kolesterol içeriği), Kolesterolü Azaltılmış (her porsiyonda yüzde 75 ve daha altı kolesterol içeriği)

Diabetik Ürünler: Şeker yerine sakarin, aspartam, asesulfam-K gibi kalori içermeyen tatlandırıcılar veya dekstroz, maltoz, mısır şurubu, furuktoz gibi kalori içeren tatlandırıcılar kullanılan besinler.

İLGİNÇ LIGHT ÜRÜN ÖRNEKLERİ
Ülker: Mavi Yeşil markasıyla Ahududu, çilek, vişne ve portakallı light reçeller. Mavi Yeşil light ketçap ve mayonez, light margarin ve lifli puding.

Eti: Form markasıyla kakaolu kek, dereotlu çubuk kraker, kepekli pizza kraker, light etimek, Eti Form muzlu Hindistan cevizli tahıl bar ve kepekli kızarmış ekmek dilimleri.

Algida: Magnum markasıyla, kadın vücudu şeklinde düzenlenmiş light dondurma. Kalorisi yüzde 30 daha az ve diyabetik olarak da sunuluyor.

Kerevitaş: Süperfresh markasıyla kepekli pizza üretiyor. Yağ oranı klasik pizzaya göre yüzde 35 daha düşük.

Koska: Denizli kökenli ünlü helva üreticisi Dünya'da ilk kez lokum ve helva gibi ürünlerin diyet ve diyabetik versiyonlarını üreterek, özellikle şeker hastalarını sevindirdi.

PVM Şekercilik: Alpenliebe markasıyla ilk kez şekersiz şeker üretti. Kalorisi düşük, krem-karamel ve krem-çilek içerikli bu şekerlerin en önemli özelliği kilo aldırmaması.

SÜTAŞ: Light meyveli yoğurt, light kaşar peyniri, light yoğurt ve light ayran.

PINAR: Kalorisi yüzde 50 azaltılmış light süt. Labne light sürülebilir krem peynir.

Yılbaşında Alınan Toksinlere Dikkat !!

Yeni bir yıl geliyor; hepimiz her yeni ayda hatta her yeni haftanın pazartesisinde kendi kendimize sözler veririz. Ama bu sözlerin en büyüklerini yeni bir yıla girerken veririz. 31 Aralık gecesi saat tam24:00 da mucize olup, o minicik bir saniyede hayatımızın birden değişmesini hayal ederiz. Kendimize büyük sözler veririz. Ve içimizde bunları yerine getirebileceğimiz umudunu taşırız. Bir kısmımız getiririz de!! (ben genelde böyle sözleri tutamayanlardanım ama bu yılbaşı biraz fark yaratmaya niyetliyim. ) Her şeyden önce büyük sözler vermeyelim. Son 1 yıl içinde küçük adımların büyük sonuçlar getirebildiğini yaşayarak çok iyi öğrendim. Eh öyleyse sağlığımla ilgili de küçük adımlar atabilirim. Artık orta yaşlı oldum ne de olsa…büyük hedefler belirleyip hayal kırıklıkları yaşamaktansa küçük başarıların zafer sarhoşluğunu yaşamak hem daha keyifli hem de yeni adımlar için cesaret vericidir.

Bu sene yılbaşı ve kurban bayramı bir araya geldi. Yani 31 aralık gecesi bizi bir kalori bombası bekliyor. Nerede olursak olalım o akşamın kaçınılmaz sonucu yiyecekleri abartmak olacak. Bence bunu şimdiden kabullenelim. Masaya en azından daha az zararlı besinleri koymaya çalışırsak tahribat daha hafif atlatılabilir belki….

Dışarıda yemeğe çıkacaksanız evden çıkmadan önce lütfen bir meyve ya da salata yiyerek yemeğe hafif tok gidin. Yılbaşı yemeğine çok geç saatte başlamamak da alınabilecek başlıca önlemlerden. Saat 22.00'ye kadar yemeği bitirip yeni yılı karşılarken meyve veya çiğ sebzeleri tercih edin. Mezeleri hazırlarken krema ve tereyağı yerine zeytinyağı ve yoğurt kullanın. Masada salatalık, domates, çiğ karnabahar, brokoli ve havuç olsun. Bunları yoğurtlu soslarla tüketmeyi tercih edin. Cips ve kuruyemişi ise mümkünse sofrada bulundurmayın yada en azından sadece tadımlık olarak tüketin. Çok renkli yağsız bir salatayı masada mutlaka bulundurun. Ana yemek olarak et, tavuk veya hindinin yağsız kısımlarından ve yalnızca bir tanesi seçilerek yenilmelidir. Et cinslerini karıştırmayın. Pilav yenilecekse ekmekten fedakarlık edilebilmelidir. Tatlı yerine meyve tabağı yada meyve salatası ile dondurma tercih edilmelidir. Ama tatlıdan fedakarlık edemeyenlerdenseniz en azından kabak veya ayva tatlısı (tabii ki kaymaksız!!) ya da sütlü tatlılarla ile yetinmeye çalışın. Yemeklerimizle beraber aldığımız alkolün boş enerji kaynakları olduğunu hatırlayıp yemekle beraber içilen 1-2 kadeh şarapla yetinmeye çalışalım. Yada taze sıkılmış meyve suları ile birlikte votka veya cin en azından geceye vitamin kokteyli ekleme şansını verdiği için daha yararlı olabilir, hatırlamaya çalışalım. Hele içkileri karıştırmak gibi bir hataya lütfen bu yılbaşı hiç düşmeyelim. Fazla alkol aldığınızı hissediyorsanız, çakırkeyif sınırını aştıysanız, sirkeyle karışık bir çorba veya salata sizi kendinize getirmeye kahveden daha fazla yardımcıdır bunu da akılda tutmaya çalışın J

Yeni yılın ilk günü akşamdan kalma olarak uyanırsak ağrı kesiciler veya yine alkol alma gibi hataları yapmak yerine bitkisel destekleri öne geçirin. Bol bol içilecek adaçayı ve yeşil çay vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olacaktır. Enginar tabletleri de karaciğere bir gece önce düşmüş olan bombanın yaralarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

Ama bu yıl 1 Ocakta tehlikeyi atlatmış olmuyoruz… daha önümüzde 3 günlük kurban bayramı gezmeleri daha var. lütfen eğer her şey dahil tatillerden birindeyseniz salataların sossuzlarından, etlerin ızgaralarından oluşan, meyve ağırlıklı biten menülerden tercihinizi kullanın. Kendinize en fazla günde 1 öğün kaçamak hakkı verin ve bu kaçamağı da mümkünse akşam yemeklerinde yapmayın. Hala geleneklerine bağlı aile gezmesi yapan gruptansanız (hala var mı bilmem) lütfen yapılan ikramlara hayır demenin kabalık olmadığını hatırlayın ve hatırlatın. Bayramlarda önemli olan birbirimizi görmektir, birbirimizi doyurmak değil.

Yeni yıl ve yeni kararlara sıra geldi. İşte yeni yıl küçük adımlar:

1. sabahları çalar saatin sesiyle mi uyanıyorsunuz? Amerikada yapılan bir araştırmaya göre sabahları zil, alarm veya telefon sesi ile uyananların stres hormonları; radyodan gelen hoş bir müzik ile uyananlara göre 4 kat fazla oluyormuş ve bu artış öğleden sonra bile saptanabiliyormuş. Bundan çıkarılacak ders, başucumuzdaki yıllardır sabahları bizi uyandıran, zaman zaman bizden yumruk bile yemiş saatimizi emekliye ayırıp, radyolu bir saate terfi ediyoruz…

2. sağlık kontrollerimizi, kan tahlillerimizi erteleyip dururuz. Kan tahlili yaptıracağımız dönemlerde de yediklerimizi içtiklerimize biraz dikkat ederiz ki tahlil sonuçları çok da kötü çıkmasın. Son haftayı gezerek, eğlenerek ve de yiyerek geçirdiğimiz düşünülürse bu tanıma uymayan bir tahlil öncesi dönem demektir. İşte size bir yenilik. Hemen bir laboratuara gidip vücudunuzun en kötü halini belgeleyin. Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarınız, kan yağlarınız, açlık kan şekeri ve insülin değeriniz ile ürik asitiniz bakılması gereken tetkikler. Hem kendiniz vücudunuza neler yaptığınızı görmüş olursunuz hem de doktorunuz en iyi ile en kötüyü bir arada değerlendirip sizin gerçek durumunuza göre enlemler alabilir.

3. 2007 yi sporu hayatımıza sokma yılı yapalım. Ama öğle geçici hevesler, spor salonuna aidat ödeyip gidememeler, yoğunluktan ihmaller yılı olmasın bu yıl. Her şeyden önce eve bir “koşu bandı” alalım (evde var da kenarda süs olarak duruyorsa yeri değişecek!) evde onu salonun baş köşesine, televizyonun karşısına koyalım. Bu hem televizyon seyredip miskinlik yaptığımız saatleri hareketlendirir, hem de arkadaşlarımıza örnek olur. Bu yıl salonlarda yürüyüş bandı modası oluşturmamıza yardım eder misini??? Bu konuyla ilgili fikirlerinizi bana maille gönderirseniz sevinirim. Ayrıca yakınımızdaki kaliteli bir spor merkezine üye olup haftada 2-3 gün en azından 1 er saat tüm kas gruplarını çalıştırabilirsek ne muhteşem olur. (ama yürüyüş bandı ile yapılacak 30 dk günlük egzersizlere ihmal etmeden, spor salonuna gidemeyenler bununla yetinirse çok da suçluluk hissetmesinler, ne de olsa 2007 küçük adımlar yılımız)

4 . yılbaşı ve bayramı ister evinizde ister bir otelde isterseniz yurt dışında geçirmiş olun, vücudunuzu çok zorladığınız kesin.detoks programları genellikle bahar aylarında önerilir. Ama bu kadar ağır bir toksin döneminin ardından vücudumuzu arındırmamak da yazık olur. Elimizde bu haftanın sonuçlarını gösteren kan tetkikleri de var, bunun verdiği korku ve teşvik ile 1 haftalık ya da en azından 2 günlük detoks programı uygulamak olmazsa olmaz….

Eğer bu hafta boyunca karaciğeri hırpalayacak şekilde ağır yemek yenildiyse (yemeyen var mı?) veya fazla alkol tüketildiyse, bu hafta her sabah saat başı 2-3 kez 1 kahve kaşığı toz zerdeçal, balla karıştırılıp macun gibi yutulmalı. Balla zerdeçal karışımı, karaciğerin toksin atmasını ve kendini temizlemesine yardımcı olur. Sabahları bu karışımdan hemen önce 1 er bardak ılık su yada adaçayı da barsaklarımızı çalıştırıp sindirim sistemimizi rahatlatacaktır.

Bayram haftasını etçil geçirdikten sonraki hafta otçul beslenelim. Pazara gidip ne kadar ot varsa alın. Turp otu, deniz börülcesi, roka, brokoli…Egeliyiz pazarlarımızda define var. bir de buzlukta çanak enginar varsa işte size sağlık sofrası.

2 günlük detoks örneği de verelim isterseniz..

1. Gün

Kahvaltı: 1 elma

Ara öğün: Böğürtlen -Muz - Süt

100 gr böğürtlen ve 100 gr muzu mutfak robotuna koyun. 150 gr sütü meyvelerin üzerine ilave ettikten sonra tüm malzemeleri robottan geçirerek püre haline getirin. Meyve suyunu bir bardağa boşaltıp afiyetle için.

Öğle yemeği: Somon balıklı salata kasesi

100 gr karışık salatayı (örneğin roka, kırmızı lahana vs.) yıkayıp süzdükten sonra derin bir kaba yerleştirin. Diğer tarafta 80 gr rezeneyi ve 25 gr tütsülenmiş somon balığını salatanın üzerine paylaştırın. 3 yemek kaşığı limon suyu, 2 yemek kaşığı sebze suyu, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı hardal, tuz ve karabiberi bir kapta iyice karıştırın. Hazırlamış olduğunuz sosu salatanın ve somon balığının üzerine serpiştirin. Öte yanda, 2 yemek kaşığı yağsız yoğurdu 1 yemek kaşığı limon suyu ve tuzla karıştırdıktan sonra salataya ilave edin. 2 yemek kaşığı taze soğanla servis yapın.

Ara öğün: 2 adet kivi

Akşam yemeği: enginar dolması

1 tatlı kaşığı zeytinyağını teflon tavada kızdırın. Halka halka doğradığınız 4 yemek kaşığı taze soğanı, havanda dövdüğünüz 1 diş sarımsağı ve 80 gr doğranmış mantarı tavada sote edin. 50 gr pirinci ve küçük dilimlediğiniz 80 gr kırmızı biberi ve küp küp doğradığınız 1 büyük boy domatesini, malzemelerin üzerine ekleyin. 100 gr sebze suyunu malzemelerin üzerine döktükten sonra üzerine tuz ve sumak serpiştirin. Tüm malzemeleri 3-5 pişirin. Ardından bunları enginar çanaklarının üzerine yerleştirerek 100 gr sebze suyu 1 kaşık da limon suyu ile 5 dakika da fırında orta ısıda daha pişirin Yemeği, halka halka doğradığınız 2 yemek kaşığı taze soğanla servis yapın.

Yatmadan önce: Yulaf ezmeli ve elmalı yoğurt

100 gr yağsız yoğurdu 1 tatlı kaşığı balla karıştırın. Yoğurdun üzerine 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi ve 100 gr iri rendelenmiş elma ilave edin. Dilimlediğiniz elmayla servis yapın.

2. Gün

Kahvaltı: Elmalı ve böğürtlenli müsli

30 gr müsliyi, 100 gr böğürtlen ve iri rendelenmiş 100 gr elmayla derin bir kabın içine koyun. Malzemelerin üzerine 60 gr yağsız süt ilave ettikten sonra servis yapın.

Ara öğün: 1 elma

Öğle yemeği: Brokolili salata

100 gr karışık salatayı (roka, kırmızı lahana, marul vs..) derin bir kaba yerleştirin. Diğer tarafta 150 gr brokoliyi tuzlu suda haşladıktan sonra süzgeçten geçirin. 150 gr kırmızı biberi 2 santim uzunluğunda kesin. Biberi ve brokoliyi salatanın üzerine ilave edin. Salatanın üzerine 1. Gün hazırlamış olduğunuz sostan serpiştirin. Yoğurt ve 2 yemek kaşığı taze soğanlı servis yapın.

Ara öğün: 2 adet kivi

Akşam yemeği: Fransız usulü mercimek yemeği

1 adet soğanı inci ince dilimleyip, 50 gr taze soğanı da halka halka doğrayın. Malzemeleri tavada kızdırmış olduğunuz 1 tatlı kaşığı yağda sote edin. Üzerine 40 gr mercimek ve 300 ml sebze suyu ilave edin. Malzemenin üzerine tuz ve karabiber serpiştirin. Ardından orta ısıda 15 dakika pişirin. Yemeği ocaktan aldıktan sonra 2 yemek kaşığı üzüm sirkesi, 1 yemek kaşığı limon suyu ve 1 yemek kaşığı yoğurtla karıştırın. 25 gr füme somon balığı ve 2 yemek kaşığı halka halka doğranmış taze soğanla servis yapın.

Yatmadan önce: Yulaf ezmeli yoğurt yiyin ve yanında 1 bardak nar suyu için
Dr. Didem Dereli