Tatilde aldığınız kiloları verin

Bütün kış beslenmenize dikkat edip yaz tatilinde aldığınız kilolardan kurtulmanın yolları.
Tatil, anlamı gereği bir mola. Hem işe, hem sorumluluklara, hem şehir trafiğine, hem de sıcaktan bunalmaya; bir de tüm kış düzenli olarak sürdürdüğümüz diyetimize mola verdiğimiz yaz tatili sonrasında beslenmemizi hemen toparlamamız gerekiyor. Nasıl mı?

Ara öğünlere dikkat!
Diyetisyen Taylan Kümeli tatil hatalarından en büyüğünün öğün atlamak olduğunu söylüyor. Özellikle geç kalkmayla birlikte yapılan geç kahvaltı, öğleden sonraya kayan ikinci öğün sonrası gecenin geç saatlerine sarkan akşam yemeği ile gün noktalanırken azalan öğün sayısıyla birlikte metabolizmamız da yavaşlar. Dolayısıyla tatil sonrası yapılacak en önemli adımlardan biri tekrar eski yeme düzenine geçmemiz olacaktır; yani ara öğünleri ihmal etmemeye. Böylece metabolizma da hızlanacak ve alınan kilolardan kurtulmak kolaylaşacaktır.

Tatille birlikte alkol
Alkol tatillerde özellikle uzun yaz gecelerinin en çok tüketilen içeceklerinden biri olur. Taylan Kümeli, 1 gram alkolün 7 kalori alımına neden olduğunu düşündüğümüzde aldığımız kaloriyi epey artırmış olduğumuzu söylüyor. Tatil sonrasında vücudun toparlanmasına yardımcı olma amacıyla su tüketimi artırılmalı ve alkolün verdiği zararın telafisi için sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeliyiz.

Susuz kalmayın
Yaz aylarında en çok ihtiyaç duyulan şey sıvı... Su içmeyi sevemeyenler için bu ihtiyacı karşılamak asitli ve kalorili sıvılara kalıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz bu noktada kişinin en güzel yapacağı şeyin kendine hedef koyması olduğunu söylüyor. Günlük 2 litre su içmek kaydıyla istediğinde maden suyu (kalp, tansiyon, böbrek hastalıkları gibi sodyum kısıtlaması gerektiren bir rahatsızlık yok ise) ayran, kalorisiz içecekler (diyet içecekleri günde 1 kutu geçmemekte fayda var) içilebilir. Yazın terle birlikte kaybedilen mineraller, vücutta halsizlik bitkinlik yaratabilir; bunun engellenmesi için gerekli olan mineral takviyesini de kişi maden suyu ile karşılayabilir.

Abur cuburlara hayır
Tatilde fast food tarzı abur cubur besinleri yüksek miktarlarda tüketmeye başlar ve bunları bir anda favori yiyeceklerimiz haline getiririz. Fazla miktarda şeker ve yağ içeren, dolayısıyla yüksek enerji alımına neden olan bu besinleri tatil sonrasında beslenme düzenimizden çıkardığımızda ve sağlıklı besinlere yöneldiğimizde kalori alımımız da bu çerçevede azalacaktır.

Egzersiz şart
Tatilde öğün atlama, yetersiz sıvı tüketme, besin öğelerini yetersiz alma gibi faktörlerin etkisiyle yavaşlayan metabolizmayı canlandırmak için tatil sonrası dönemde egzersize ağırlık vermemiz gereklidir.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz’dan örnek tatil mönüsü…
Kahvaltı
2 dilim esmer ekmek
2 dilim peynir veya 1 dilim peynir + 1 yumurta
Bol çiğ sebze (domates, salatalık, maydanoz)
2 adet ceviz
3-4 adet zeytin
Şekersiz çay / yeşil çay (mümkünse dal tarçın bekletilmiş)

Ara
1 meyve

Öğle
Izgara et / tavuk / balık
Salata

Ara
1 – 2 meyve
1 bardak süt / yoğurt
1 paket diyet bisküvi veya 1-2 dilim ekmek yerine geçenler

Akşam
Zeytinyağlı sebze yemeği
1 kase yoğurt
2 dilim esmer ekmek

Ara
1 – 2 meyve
1 bardak süt / 1 kase yoğurt

Cilt Çatlakları

Çatlaklar, cildin aşırı gerilmesi sonucu derideki elastik dokunun kırılması ile oluşuyor. Başlangıçta kırmızı ile mor arası bir renkte olan büyüklü, küçüklü bu çizikler zamanla sedefli beyaz bir renge dönüşüyor. En çok, karın, kalça, baldırlar ve göğüslerde görülen çatlakların oluşumuna önemli kilo değişimleri, hamilelik gibi durumlar neden oluyor. Peki, bu çatlaklar neden her hamile kadında ya da her kilo alıp-vermiş kadında görülmüyor? İşte bu konuda pek eşit değiliz. Cilt yapımız çatlakların oluşma olasılığında çok etkili; kimi ciltler diğerlerine göre daha dayanıksız olabiliyor. Örneğin, çok açık renkli ciltler çatlak oluşumuna daha yatkın.

Cilt, üst üste sıralanmış 3 katmandan oluşmaktadır: Epiderm, derm ve hipoderm. Derm, gerçek bir yorganı andırır. İçerdiği lifler sayesinde, cildin temel çatısını oluşturur. Demet şeklindeki kollajen lifleri, cildin dayanıklılığını, diriliğini ve yapısal bütünlüğünü sağlar. Daha ince olan elastin lifleri, kollajen lifleriyle birlikte gerçek bir ağ oluşturur ve cildin elastikiyetinde önemli bir rol oynar. Eğer kollajen ağları düzensizleşir ve elastik lifler koparsa, cildi sıkılaştıran tüm yapı yıkılır ve cilt, yaraya benzer çizgili bir hal alır, cilt çatlakları oluşur.

Çatlaklara engel olunabilir mi?
Çatlaklara engel olabilmek için karın, göğüs ve bacakları esnemeye alıştırmak gerekir. Çeşitli losyon ve yağlar cildin esnemesine yardımcı olabilir. Ayrıca bu bölgelere masaj yapılması kan dolaşımını hızlandıracağından çatlaklara karşı koruyucu olacaktır. Cildinizi hafifçe kızarıncaya kadar minik uyarıcı çimdiklerle yoğurabilirsiniz. Buna ek olarak masaj, soğuk – sıcak su ile şok duşu ve düzenli egzersiz yapmak cilt ve kasların oksijenle beslenmesi ve hücrelerin güçlenmesi açısından önemlidir. Güçlü hücreler çatlamazlar. Ayrıca dengeli beslenmek ve bol su içmek de cildin sağlıklı bir yapıya sahip olmasında ve kendini korumasında önemli bir faktördür.

Herkeste çatlak görülür mü?
Hayır. Çünkü çatlakların oluşumunda kalıtımın da rolü vardır. Dokuları zayıf olanlarda, kilo alıp verme sırasında bu çatlaklara daha sık rastlanır. Açık tenli kişilerde de esmer olanlara kıyasla daha çok çatlama görülür. Çatlakların önlenmesinde kiloyu korumanın ve bakımın büyük etkisi vardır.

Çizgiler belirdikten sonra ne yapılabilir?
Ciltteki çatlamalara engel olan her türlü önlem, oluşan izlerin de aynı şekilde solmasına yardımcı olur. Ancak tam anlamıyla kaybolmaları imkansızdır. Özellikle hamilelik döneminde vücudun hızla büyüyen bölgelerini cilt bakım kremleriyle beslemek hem cildi dinlendirecektir, hem de çatlakların oluşmasını engellemede yardımcı olacaktır. Çatlakların oluştuğu bölgelerde cildi germeye yönelik tedavi ve bakımlar da çizgilerin belirginliğini kaybetmelerine yardımcı olur.

Korunmak için neler yapmalı?
Ne yazık ki, oluşan çatlakları yok edecek mucize bir reçete yok; kalıcılar. Ama, oluşumlarını ısrarlı bir bakımla engellemek mümkün. İşte tavsiyelerim:

* Cildinizi her gün bir kremle nemlendirin. Kremler hem çatlamaya karşı cilde gereksinim duyduğu suyu verecek, hem de cildin esneme kapasitesini artıracaktır.

* Bol, bol su için.

* A, E ve C vitaminleri yönünden zengin yiyeceklerle beslenin.

* Spor yapın.

* Kısa süreler içinde kilo alıp vermemeye çalışın.

* Hamileyseniz, kilonuzu doktorunuzun önerdiği sınırlar içinde tutmaya özen gösterin.

* Çatlakların tedavisi daha erken dönemlerde iken bir dereceye kadar mümkün olduğundan bu dönemleri kaçırmadan uzman dermatoloğunuzla görüşmeniz daha doğru olacaktır, ancak çok ileri aşamalardaki çatlaklar yani beyaz renkte ve dikey çatlakların ne yazık ki daha çok etkin bir tedavi şekilleri bulunamamıştır, mekanik dermabrazyon, kriyoterapy veya lazer tedavi sonuçları ise hala o kadar yüz güldürücü değildir, ancak bazen bir dereceye kadar bölgedeki yoğunluk ve belirginliği kaybettirelebilir. Yapılan tedavi sonuçlarının sizi hayal kırıklığına uğratmamak için tabi ki doğru kişilere baş vurmanız lazım.

Hamilelik döneminde daha sık rastlanır!
İnsan cildi çok esnektir. Ancak cilt kendi kapasitesinin üzerinde esnerse, o zaman cilt altındaki kolajen lifler yırtılır. Cilt çatlakları özellikle genç kızlarda buluğ çağında, vücutları aniden kadınsı değişimler gösterdiğinde ve aynı şekilde vücut geliştirme sporu yapan erkeklerde görülür. Cildin alt dokusunun yırtıldığı yerde kırmızı – mavimsi çizgiler oluşur. Bu çizgilerin oluşmasına en uygun yer; karındır. Bu çatlakların göğüs ve bacaklarda görülme olasılığı da oldukça yüksektir. Aşırı kilo alımı bu çatlakların en önemli sebeplerindendir. Özellikle hamilelik döneminde bu tip çatlaklara daha sık rastlanır. Göğüslerde süt toplanması, göğüslerin büyümesine ve ağırlaşmasına yol açarken, göğüs kenarlarında da çatlamalar görülebilir. İlk başlarda belirgin olan bu çizgiler zaman içinde solar, gümüş beyazımsı bir renk alır. Ancak kişi eski kilosuna dönse bile bu çizgiler hiçbir zaman tam anlamıyla kaybolmaz. Hamilelik döneminde ciltte gerilme olan bölgeleri koruyucu ürünlerle nemlendirmek ve esnemeye hazırlamak çatlaklara karşı etkili bir önlem olabilir.

Hamilelik döneminde uygulayacağınız doğru bakımlar çatlakların sayısını minimalize etmenizi ve daha sonra bu konuda çok fazla çaba serf etmemenizi sağlayacaktır. Kozmetik ürünlerin doğru seçimi ve hamilelik süresince düzenli bir şekilde uygulayacağınız bu ürünler sayesinde çatlakları oluşabilecek minimal dereceye indirmek mümkün, tabi bu doğru karar ancak doğru bir fizik muayene ve cilt tipi tespit edildikten sonra yapılır.

Çatlakların tıbbi tedavilerinde hangi yöntemler uygulanıyor?
Çatlakları yüzde 100 geçirecek herhangi bir yöntemin olmaması ile birlikte en çok kullanılan yöntemler lazer ve karboksiterapi yöntemleridir, lazer için ayda bir ortalama 3-5 seanstan sonra çatlaklarda yüzde 60, yüzde 100 başarı elde edebilirken, karboksiterapi yöntemleri sayesinde ortalama 8- 10 seanslık uygulamalardan sonra hem cilt kalitesinde genel düzelme ve toparlanma ve hem çatlaklarda yine yüzde 60- yüzde 100 başarı elde edilebilir.

Cilt Bakım Ürünleri

Cilt bakım ürünlerinin doğru kullanıldığında cilde inanılmaz etkileri vardır. Temizleyici, nemlendirici veya maskeler hakkında dermatologların söyleyebileceği bazı doğrular vardır.
İçeriğindeki "mucize" madde nedeniyle tercih edip her hafta yenisini satın aldığınız ürünler cildinizi sadece tahriş edebilir ve uygun cilt bakımından uzaklaşmış olursunuz.

Günlük Cilt Bakımında;
1) Cilt tipine uygun ürünleri seçmek önemlidir.
2) Çevreden biriken kirlerin, ter yağ gibi kişisel salgılarımızın, ve dökülmekte olan ölü cilt hücrelerimizin temizlenmesi ikinci adımdır.
3) En hafif temizlemeyle bile bozulabilen cildin üst tabakasındaki doğal nemlendirme sistemlerinin nemlendiricilerle takviye edilmesi. Genel kural olarak da nemlendiricilerin yüz ve vücut halen nemliyken kullanılması vücuttaki nemi hapsetmektedir.
4) UV ışınlarının verdiği hasarı önlemek için güneşten koruyucu kullanmak
5) Normal cildin bilhassa foto yaşlanma ve hasarı için tedavi edici ürünlerin kullanılması uygundur.
Kuru Ciltlerde; Kuru ciltlerde kurutucu ve alkol içeren ürünler ciltten nemi söküp atacağı için tercih edilmemelidir.
Hassas yumuşak sabun içermeyen likit bir temizleyici sonrası gliserin , hiyalironik asit gibi ürünlerle formüle edilmiş nem kaybını azaltan nemlendiriciler kullanılmalıdır. UVA ve UVB ışınlarına karşı koruyucu SPF15 ve üstü bir ürün yıl boyunca dışarıya çıkmadan yarım saat önce açıkta kalan alanlara uygulanmalıdır.
Yağlı Cilt; Yağlı ciltlerde aşırı yağlı ürünler, hassas ciltlerde ise uygun daha az hasar verecek narin ürünler tercih edilebilir.
Yağlı ciltlere özgün yağ bağlayıcı likit veya jel şeklinde temizleyicileri tercih edin. Krem bazlı, kakao yağı, lanolin içeren sabunlardan uzak durun. Losyon şeklinde suyu çekip tutan (humectane) maddeler içeren nemlendiricileri tercih edin. Ergenlik çağındaki gençlerde görülen hormon değişiklikleri nedeniyle yağlı ve akneye yatkın cildin temizliği ve doktor tarafından önerilen ürünlerin düzenli kullanılması önemlidir.
Yağ içermeyen (oil-free) güneşten koruyucuları kullanın.
Cildinize fazla parlak diyerek, yağı kurutmak için sert sabun, alkol, fırça, kese kullanmayın. Cilt temizliğini günde 2-3 kezden fazla yapmayın.
Karma Cilt; Kozmetik olarak T bölgesi ; yüzün yağlı alanları olan yanaklar, alın burun ve çene daha fazla yağlıyken diğer alanlarda kuruluk gözlenir.
Normal karma ciltler için olan temizleme ürünleri yanaklar için nazik diğer bölgelerde daha sert etkililerdir. Yalnızca ihtiyaç duyulan bölgelere uygulayacağınız nemlendirici T bölgesinde sivilceye yol açabilir.
Yağ içermeyen güneşten koruyucular kullanabilirsiniz.
Cilt Bakım Ürünlerinin İçeriklerinden Bazıları ve Güneşten Koruyucular:
Kırışıklık ve güneş hasarını önleyen en etkili ürün güneşten koruyuculardır. UVB ve UVA ışınlarına karşı koruyucu özelliği olan , güneşten koruyucu faktörü (SPF) 15 ve üzeri olan ürünler cildin yaşlı görünmesini önlemektedir . Düzenli olarak güneşten koruyucu kullanmak derin kırışıklıklar ve koyu lekelerin oluşmasını engellemektedir.
Tretinoin ve Türevleri
Güneşin zararlı etkilerinden olan yüzdeki ince kırışıklıklar, koyu lekeler veya kabalaşmaya karşı etkilidir. Cilt renginin açılmasına , yenilenmesine yardımcı olmaktadır.
AHA (Alfa Hidroksi Asitler)
Şeker kamışı, elma, üzüm ve limon gibi bitki ve meyvelerde doğal olarak bulunan asitlerdir. Cilt üzerindeki ölü hücrelerin dökülmesi ve bu sayede daha düzgün , yumuşak, renk düzensizliği olmayan yeni bir cilde kavuşulması sağlanmaktadır.
AHA aynı zamanda cildin üst tabakası altındaki bağ dokusunun daha iyi üretimini, su kaybının ve ince kırışıklıkların azalmasını sağlamaktadır.
Kaçınılması gereken içerikler
Propilen glikol veya sorbital bilhassa hassas ciltlerde tercih edilmez.
SLS (sodyum lauryl sülfat) ve SLES(sodyum lauret sülfat) gibi sürfaktanlar şampuan, dişmacunu , traş kremi, kurutemizleme deterjanları bulaşık sabununda ve birçok endüstriyel temizlik maddesinde bulunur . Etki mekanizması nedeniyle duruladığınızı zannetseniz bile uzun süre saç ve derinizde kalıp yağ , nem ve amino asitleri söker atar. Ciltte kuruluk, kabalaşma ve yeni kıl ve deri oluşumunu bozar.

Sağlıklı Bacaklar ve Bakımı

Bacaklarınızın güzelliği ve sağlıklı olması için düzenli bakım yapılması gerekmektedir.

Bacaklar erkeklerin en çok dikkat ettikleri bölgelerin başında gelmektedir, bu sebeple bacaklarınızın sexy, prüzsüz ve güzel görünmesi size her zaman avantaj sağlayacaktır.

Bacaklarınızın bakımına mutlaka özen gösteriniz.

Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bacaklarınızdaki tüyleri aldıktan sonra sıcak tuştan, güneşlenmekten ve deeodorantlardan uzak durmalısınız. Bacaklarınızdaki tüylerden kurtulmanın bir çok yolu var. Eğer ağdayı tercih ediyorsanız, ağdanın çok sıcak olmamasına dikkat etmelisiniz. Kullanmadan önce avucunuzun içi ile ağdanın sıcaklığını kontrol edin. Kısa tüyler için ağda kullanmayın. Ağdayı tüyleriniz uzadıktan sonra yaparsanız, daha pürüzsüz bir cildiniz olur. Yoksa cildinizde bazı morlukların oluşmasına sebep olabilirsiniz.

Uygulama

Bacaklarınızı yıkayın, bir havlu ile kurutun ve nemlendirici sürün. Ardından pudra dökün. Bir süre bekledikten sonra ağda yapmanız gereken yerleri sarışın bile olsanız rahatlıkla görebilirsiniz. Ağdayı kaynatmamalısınız. Ilık olmalı. Soğuk olarak uygulanabilenleri tercih etmelisiniz. Ağda yaparken yanınızda buz bulundurmanızda fayda var. Herhangi bir kızarıklık ya da morluğa karşı, üzerine hemen buz sürmeniz yararlı olur. Ağda bittikten sonra kan dolaşımını sağlamak için bacağınızı soğuk suyla yıkamalısınız. Son olarak bacağınıza bir nemlendirici sürmeyi ihmal etmemelisiniz.

Daha Sağlıklı Daha Güzel El İçin

Elleriniz yıpranmadan önleminizi alın!
En çok kulladığımız ve dolayısıyla en çok yıpranan organlarımızdan biri eller... Bu yüzden onlara gerekli özeni göstermek boynumuzun borcu!

Elleri nasıl korumalısınız?
Suyla yapılacak işlerde lastik eldiven giyin.
Ev işlerinde ise pamuklu eldiven kullanın.
Elleriniz için küçük yardımcılar
. Ellerinizi ıslattıktan sonra iyice kurulayın. El kremi ya da losyon sürün.
. Ellerinizi günde iki, üç kere yumuşak sabunla yıkayıp bol suyla durulayın. Günde bir kere parmakları, tırnakları fırçalayın.
. Sert olmayan bir ponza taşı da elleriniz için yararlıdır. Sert derileri aldığı lekeleri de çıkarır.
. Haftada bir kere ellere çok yağlı kremle masaj yapın. Her parmağın ucundan başlayarak dibine kadar iyice sıvazlayın. Avuç ve el üstüne masaj yapmayı unutmayın. Bunun için en uygun zaman gece yatmadan öncedir.
. Arada bir ellerinize kalın tabaka krem, vazelin sürün pamuklu eldiven takıp yatın. Uyumakta biraz zorlanabilirsiniz. Ama sabah kalktığınızda elleriniz çok bakımlı olacaktır.
. El üstlerine sürülecek parafin tabakası gözenekleri açmak için çok yararlıdır.
. Limon da eller için yararlıdır. Elin rengine iyi gelir.

Özel bakım gerektiren durumlar
1. Esmer lekeler: Bunlara yaşlılık lekeleri denir. Ellerde kahverengimsi lekeler oluşur. Bu lekelerin çıkmasını geciktirmek, hatta önlemek mümkündür. Bunun için filtreli güneş ilacı kullanabilirsiniz. Eldeki benekler için de pigmen renklerini açan bir krem yararlı olur. En kötü ihtimalde suda çıkmayan fondotenle kapatabilirsiniz. Bu yöntem aynı zamanda damarların gözükmesini engeller.
2. Soğuk kabarcıkları: Parmakların yeteri kadar hareket etmemesi, soğuk ve nemden yeterince korunmaması neden olur. En iyi yol, egzersiz yapmaktır. Çünkü bu egzersizler kan dolaşımını hızlandırır.
3. Sert deri ve çatlaklar: Bunlara soğuk hava, elleri fazla zorlayan işler yol açar. Çatlaklara kir dolabilir. Bu kirleri limonla çıkarabilirsiniz. Sonra da bir parça pamuk yardımıyla zeytinyağı sürün. Bir süre bekledikten sonra ellerinizi sabunlu suyla yıkayıp iyice durulayın. Tabii ki sonra krem sürmeyi unutmayın. Bunun her gün yaparsanız elleriniz düzelir.

El ve parmak egzersizleri
1. Yumruk açma: Yumruğunuzu iyice sıkın. Sonra parmaklarınızı öne doğru mümkün olduğunca açın. İki eli de aynı zamanda yapın. Bu hareketi en az 6 kere yapmalısınız.
2. Parmak ayırma: Ellerinizi avuçlarınızın yere bakacağı şekilde tam önünüze koyun. Parmaklar birbirlerine sıkaca yapışmış olsun. Sonra parmaklarınızı açabildiğiniz kadar açın.

BAŞTAN AYAĞA SEKSİ GÖRÜNMEK

eksilik sadece vücudumuzun belli bir bölgesine atfedilecek bir durum değil tabii... Her ne kadar erkeklere öyle geliyorsa da, seksi bir kadın aslında bakımlı kadın demektir.
O halde hemen şu önerileri uygulayın ki, durmadan en seksi kadın seçilen kimi ünlü kadınlardan bir farkınız kalmasın. Neyimiz eksik di mi?

Seksi dudaklara sahip olmak için iki seçeneğiniz var, ya kırmızı renkte ruj ya da dudağın doğal rengi. İlk durumda kırmızının teninizle uyumlu bir tonunu yakalamanız gerekiyor. Rujun düzgün ve kalıcı olması için ruju fırçayla sürebilirsiniz. Ruju sürdükten sonra bir kat da parlatıcı kullanın. Dudaklarınızın doğal renginde kalmasını istiyorsanız sadece parlatıcı sürün.
Göğüsler için
İçinde pırıltılar bulunan bir kremi dekolte bölgenize sürün! Teniniz beyazsa pembe tonlarında ışıltılar taşıyan kremi tercih edin. Yanık tenliyseniz, tercihinizi altın rengi ışıltılar taşıyan bir kremden yana kullanın. Büyük bir fırça ile iki göğsünüzün arasına bronz toz pudra sürmeniz de göğüslerinizin daha yuvarlak görünmesini sağlar.
Saçlar için
Saç renginizin birkaç ton açığından gölgeler yaptırarak her zaman "ışıltılı" görünebilirsiniz. Bir başka öneri de saçınıza parfüm sürmeniz. Ensede bol toplanmış topuzun her zaman seksi göründüğünü de hatırlatalım. Uzun saçlıysanız saçınızı gün için de fırçalamayı ihmal etmeyin.
Ayaklar için
Bacaklarınız bronzsa pırıltıları olan kremlerden sürebilirsiniz. Topuklarınızın pembe görünmesini de sağlamalısınız. Ve tabii ayakkabı seçimi. Topuklu, sivri ayakkabıların seksi olduğu kesin. Ancak rahatsız ayakkabılar duruşunuzu bozup nasırlara sebeb olabileceğinden ayakkabı seçiminde rahatlığı ve kaliteyi ön planda tutun.
Boyun için
Ensenizi açıkta bırakacak bir saç modeli boynunuzu gözler önüne serecektir. Birkaç damla parfüm, boyuna sürülen tem renginde pudra, hafif sarkıntılı küpeler dikkati boyuna çekmek için yeterli. Boynu tümüyle açıkta bırakmak ya da ince bir kolye takmak da size kalmış bir seçim.
Eller için
Tırnaklarınızın hepsi aynı uzunlukta olmalı. Tırnaklarınız farklı boylarda ise tercihinizi doğal renklerden yana kullanın. Kısa kesilmiş ve parlatıcı ile doğal bir görünüm almış tırnaklar da seksi olabilirler. Enteresan, ama çok dikkat çekici olmayan bir yüzük de farklı bir stil yaratmanızı sağlayabilir.

UZUN YAŞAM DİYETİ

'Sağlıklı Yaşlanma Uzmanı' Amerikalı Dr. Andrew Weil'den

azdığı 'Healthy Aging' yani 'Sağlıklı Yaşlanma' adlı kitabı pek çok ülkede en çok satan kitaplar listesine giren Dr. Andrew Weil, geçen günlerde 60 yaşına girmiş olmasına rağmen kendini 6 yaşında hissettiğini vurguluyor. Sağlıklı yaşlanmanın, daha doğrusu 'yıllanmanın' kitabını yazan Weil, genç görünmenin kişinin genetik yapısıyla ilgili olduğunu söylüyor. Ancak burada önemli olan sadece genetik yapı değil. Genç görünmek, daha doğrusu kendini genç hissetmek için genetik yapının yanı sıra yaşam tarzı da çok önemli. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek de Dr. Weil’e göre herkesin kendi elinde...

Hedef, ‘gençleşmek’ değil, ‘yıllanmak’

Dr. Andrew Weil, yaşlanmanın, ana rahmine düştükten sonra başlayan doğal, gerekli ve engellenemez bir süreç olduğunu söylüyor. Bu doğal süreçte ise insanın yapması gereken, sağlığını ve mutluluğunu mümkün olduğu kadar korumak. Söylediklerine göre bunun için de ‘doğru yaşamayı’ bilmek gerekiyor. Dr. Weil, “Bir insan için 20 yaşında doğru olan, 50 yaşında doğru değildir. Sağlıklı yaşlanabilmek için ilk olarak yaşlanmayı kabul etmek, her yaş dönemine uygun bir şekilde davranmak, özellikle de yaşa bağlı hastalıkları önlemeyi bilmek gerekiyor. Yaşlandığınızı kabul etmeyip, bu sürece karşı savaşırsanız, sağlıklı yaşlanmazsınız” diyor...
İleri yaşları sağlıklı bir şekilde karşılamak için ilk olarak sigaradan uzak durmak şart. Ayrıca düzenli doktor kontrollerini de ihmal etmemeli. Fazla kilolardan ise kurtulmak çok önemli. Dr. Weil kitabında düzenli egzersizin de önemine değiniyor. Ona göre en iyi egzersiz de yürüyüş. Düzenli uyku, sağlıklı yaşlanmak için gerekli olan en önemli faktörler arasında yer alıyor. Gün içinde 10-20 dakikalık ‘şekerlemelerin’ de önemine değinen Dr. Weil, kafanızdaki gereksiz düşüncelerin, sorunların düzenli uykuyu böldüğüne dikkat çekiyor.
Kafayı boşaltmak da meditasyonla mümkün olabiliyor.
Ayrıca sağlıklı yaşlanmak için düzenli bir cinsel yaşam da önemli. Ancak Dr. Weil’e göre, yaşla birlikte cinsel isteğin azalmasını doğal karşılamalı.
Dr. Andrew Weil, düşüncelerin, fikirlerin, duyguların, tavırların ve hayata bakış açısının yaşlanmada büyük rolleri olduğunu söylüyor. Mutluluğun insanın kendi elinde olduğunu söyleyen Dr. Weil, özellikle pozitif bir bakış açısının insanı mutlu ve sağlıklı kıldığını vurguluyor...



Dr. Andrew Weil’in sağlıklı beslenme formülü



Yetişkinlerin çoğunun günde 2000-3000 kalori tüketmesi gerektiğini söyleyen doktor, alınan kalorilerin yüzde 40-50’si karbonhidrat, yüzde 30’u yağ ve yüzde 20-30’unun da protein kaynaklı olması gerektiğini vurguluyor...



1. Karbonhidratlar:

* Günde 2000 kalorilik bir beslenme düzeninde, yetişkin bir kadın günde 160-200 gram karbonhidrat tüketmeli. Ancak burada gıdaların mümkün olduğu kadar az rafine edilmiş ve az işlenmiş olmasına dikkat edilmeli.
* Yetişkin erkekler günde 240-300 gram karbonhidrat tüketmeliler.
* Buğday unundan yapılmış ve şekerli gıdaların tüketimini azaltın. Özellikle de ekmek ve abur cuburdan uzak durun.
* Tahıl ürünleri, baklagiller, yeşil yapraklı sebze ve patates tüketimine ağırlık verin.
* Makarnayı pişirdikten sonra yavaş tüketin.



2. Yağ:

* Günde 2000 kalorilik bir gıda alımının 600 kalorisi, yani 67 gramı yağdan oluşabilir. Burada özellikle çoklu doymamış yağlara ağırlık vermek gerekiyor.
* Doymuş yağ alımını azaltmak için tereyağı, yağlı süt ürünleri, derisi soyulmamış tavuk, yağlı et ve hindistancevizi yağı ile çekirdek yağlarından yapılmış ürünlerin tüketimini azaltın.
* Yemek pişirirken de zeytin yağı kullanın. Eğer yağın tadını almak istemiyorsanız, organik kanola yağını tercih edin.
* Ayçiçeği yağı, mısır yağı, keten tohumu yağı ve karışık sebze yağlarını düzenli olarak kullanmayın.
* Margarin ve hidrojenle birleştirilmiş her türlü yağı ve bu yağlardan yapılmış gıdaları kesinlikle kullanmayın.
* Kuruyemiş tüketin. Özellikle de fındık, fıstık, ceviz yararlı.
* Omega-3 yağ asitleri için bol balık tüketin. Özellikle de som balığı, sardalye, lüfer gibi yağlı balıklar çok yararlı. Keten tohumu ve ceviz de omega-3 yağ asitleri açısından zengin. Gerekirse balık yağı takviyeleri de alabilirsiniz.



3. Protein:

* Günde 2000 kalorilik bir beslenme düzeninde günlük protein alımı, 80-120 gram olmalı. Ancak karaciğer ve böbrek sorunlarınız, alerjik hastalıklarınız ya da bağışıklık sistemi hastalıklarınız varsa daha az protein tüketmelisiniz.
* Hayvansal protein tüketimini azaltın. Ancak yağlı balık ya da yağı azaltılmış süt ürünleri tüketebilirsiniz.
* Sebzelerdeki proteinlerden yararlanın. Baklagillerde, özellikle de soya fasulyesinde bol miktarda protein bulunur.



4. Lifli-kepekli gıdalar:

* Günde 40 gram lifli gıda tüketmeye özen gösterin. Bunu bol miktarda meyve, sebze (özellikle baklagiller) ve tahıl ürünleri tüketerek sağlayabilirsiniz.
* Tahıl gevrekleri tüketimi de yararlı. Ancak burada tükettiğiniz 28 gram gevrekten en az 5 gram lif-kepek aldığınızdan emin olun.



5. Sebze-meyveler-içecekler:

* Yaşa bağlı hastalıklardan doğal yollarla korunmak için sebze-meyve ve mantar tüketimine ağırlık verin.
* Her renk meyve ve sebze tüketimine önem verin. Özellikle çilek, domates, turuncu ve sarı meyvelerle, yeşil yapraklı sebzeleri tüketin.
* Mümkün olduğunca organik sebze-meyve tüketin. Üzerinde tarım ilaçları artıkları kalmış besinlerden uzak durun.
* Düzenli olarak turpgiller ve lahana tüketin.
* Beslenmenizde mutlaka soya ürünleri olmalı.
* Kahve yerine çay için. Özellikle yeşil, kokulu siyah çay ya da beyaz çay yararlı.
* Alkol kullanan biriyseniz, kırmızı şarabı tercih edin.
* Siyah çikolata tercih edin. Çikolatanın en az % 70 oranda kakao içerdiğine dikkat edin.



6. Vitamin ve mineraller:

* Günlük vitamin ve mineral ihtiyacınızı karşılamanın en iyi yolu yüksek miktarda taze gıda, özellikle de bol sebze-meyve tüketmekle olur.
* Ayrıca antioksidan takviyesi almak da yararlı olur. Şu ‘antioksidan kokteylini’ dikkate alın:

- C vitamini: Günde 200 miligram

- E vitamini: Günde 8-10 miligram

- Organik selenyum: Günde 200 mikrogram

- B-vitaminleri: Günde 50-100 miligram

- Her gün bir multivitamin-multimineral hapı alın. Bu takviyelerin en az 400 mikrogram folik asit ve 5-10 mikrogram D vitamini içerdiğine dikkat edin. Takviyenin içinde demir ya da retinol olmamasına dikkat edin.

- Kalsiyum takviyesi alın. Kadınların günlük kalsiyum ihtiyaçları 1200-1500 miligramdır. Erkeklerin ise 1200 miligramdan fazla kalsiyum takviyesi almamaları gerekir.



7. Diğer gıda takviyeleri:

* Haftada en az iki kez yağlı balık yemiyorsanız, günde 1-2 gram balık yağı takviyesi almalısınız.
* Günde 1-2 bebek aspirini (81-162 mg) alabilirsiniz. Ancak bu konuyu önce doktorunuza danışın.
* Düzenli olarak zerdeçal ya da zencefil tüketmiyorsanız, bunu takviye olarak alabilirsiniz.
* Günlük takviyeler arasında Co-enzim Q10’u koyun. Jel şeklinde 60-100 miligram yemekle birlikte tüketebilirsiniz.
* Metabolik hastalıklarınız varsa, günde 100-400 miligram alfa-lipoik asit alın.



8. Su:

* Her gün 6-8 bardak su içmeye gayret edin. İçtiğiniz diğer içeceklerin de çoğunlukla su içerdiğine dikkat edin (örneğin çay, sulandırılmış meyve suyu, limonlu soda)
* Şişede satılan sağlıklı içme suyu tüketin. Musluk suyunuzda klor ya da başka maddeler varsa bu suyu tüketmeyin.

---
Derleyen: Bade GÜRLEYEN

Kilo Aldıran 7 Neden

Bir zamanlar sahip olduğunuz hatlara artık çok mu uzaksınız. Aynaya her baktığınızda birkaç yıl yeni nedenler ortaya koyuyor. Her ne kadar bu yeni sebeplerin etkileri vücutta sınırlı gibi gözükse de birbirleriyle etkileşimleri 'bel çevresi' ölçüsüne yansıyor. İşte araştırmacıların risk olarak belirledikleri nedenler.

1- Az uyumak: Halk arasında çok uyumanın kilo almayı tetikleyeceğine inanılır. Cleveland'da bulunan Case Western Reserve University'de gerçekleştirilen araştırmanın sonucu ise bu inanışı çürütecek sonuçlar içeriyor. Çalışmaya göre; günde ortalama be. saatin altında uyku doğal yağ yakıcılardan olan ve uyku sırasında salgılanan büyüme hormonundan uykusuz kalındığında yararlanılamadığının da hesaba katılması gerekiyor.



2- Kirlilik: Kilo artışı ile hormonlar arasındaki ilişkiyi artık hepimiz biliyoruz. Bazı hormonlar iştahı ve dolayı sıyla kiloyu bozabiliyor. Çözüm için temiz bir çevre ve organik tarıma yönelmek gibi yöntemler ön plana çıkıyor.



3- İklimlendirme sistemleri (klimalar): Alabama Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma; sıcak havalarda can kurtaran gibi sarıldığımız klimaların şişmanlattığını ortaya çıkardı. Soğukta organizma metabolik hızı yavaşlatıyorlar. Yine de bu konuda bilim dünyasında karşı tezi savunan ve bu çalışmaya şüpheli ve temkinli yaklaşan bilim insanları az değil.



4- Sigarayı bırakmak: Çok istemesine rağmen tuzsuz patlamış mısır tüketmek daha uygun olur.



5- İlaçlar: Doğum kontrol hapları kalori alımında çok daha dikkatli olmak şart.



6- Ekonomik krizler: Genellikle daha ucuz yiyecekler daha çok kilo aldı ranlardır. Ekmek ve makarnanın iştahın azalması nedeniyle durumun terse döndüğü unutulmamalı.



7- Geç anne olmak: Bugün kadınlar hayat boyu şişman kalma riskiyle karşı karşıya kalınıyor. Bu nedenle geç ya.larda hamile kalmayı dü.ünenlerin beslenmelerine ve kilo almalarına çok daha fazla dikkat etmeleri gerekiyor.

Atkins Diyeti

Yağlı olan bütün besinlerin serbet yapan tek diyet. Bu diyet yağı ve proteini serbest bırakırken şekeri kesinlikle yasaklıyor. Et, balık, yumurta, mayonez ve tüm şarküteri şeklindeki gıdaları sınırsız tüketebilirsiniz.Bu diyette haftada 2 kilo ve günlük 1100 kcal verdirmektedir

Sabah: Beyaz peynir, jambon, domates, salatalık
Öğle: 1 porsiyon tavuk ya da balık, zeytinyağlı salata
İkindi: Beyaz peynir, salatalık, yeşillik
Akşam: 1 porsiyon kırmızı et, tavuk ya da balık, zeytinyağlı salata

Metebolizma Diyeti

Metebolizma bütün vücudunuzun gereksinimlerini devamı için günlük minimum enerji miktarı olmaktadır. Vücudunuzu dinlendirdiğiniz zaman vucudun kalori harcama hızı daha kolay ölçülebilmektedir. Yemek yeme içme gibi faliyetlerde vücudumuz her zaman kalori akmaktadır. Diyet ile metebolizma giderilebilir.

Metebolizma vücudunuzun birleşimlerinden etkilenmekte olabiliyo bu vücuttaki birleşimler kas ve dokuların birbirine oranı olmaktadır. Kaslarınız vücutta en çok kalori kullanmakta oluyor. Kaslı insanlarda daha az vücut yağlarına sahiptir vede çok hızlı bi şekilde metobolizmaları bulunmaktadır.

Delikanlılara 'light' ürünler

Özellikle kadın tüketicilerin en büyük hedef kitle olduğu "light" ürün pazarı, 50 milyon dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. Eskiden olduğu gibi sadece bisküvi ve gazlı içeceklerin değil, kebaptan dondurmaya, yoğurttan baklavaya kadar her ürünün light versiyonları piyasaya çıkıyor artık. Kepek ekmek kullananlar, onunla birlikte tükettikleri ürünleri de, light olanlardan tercih ediyor.

Kahvaltıların vazgeçilmezi kızarmış kepek ekmeğe, light margarin sürmek gibi� Ülkemizin önde gelen gıda üreticileri Ülker ve Eti bisküvide; Sütaş, Bahçıvan, SEK, Yörsan ve Pınar gibi üreticiler peynir ve yoğurtta; Coca Cola ve Pepsi gazlı içeceklerde; yine Ülker, Algida ve Panda dondurmada; Güllüoğlu ise baklavada light üretime yönelen firmalar.

FORMUNA DİKKAT EDEN BAYANLAR
Amerika ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda, obezite yani aşırı kilonun bir hastalık olarak kabul edilmeye başlanması, sağlıklı beslenme bilincini artıran etkenlerden. Görüntüyü bozmak bir yana, aşırı kilo birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Diyet ürün tüketicilerine şeker hastalarını da eklemek gerekiyor elbette. Buna rağmen talebin çoğunluğu, kilo sorunu yaşayan yetişkinler ile genç kızlar ve orta yaştaki bayanlardan geliyor. Gazlı içecek sektöründe light ürünleri ile öne çıkan Coca Cola Türkiye Halkla İlişkiler Müdürü Ebru Bakkaloğlu, halen Türkiye'de gazlı içecek kategorisinin yüzde 3'nü oluşturan light gazlı içecek pazarının her yıl ortalama yüzde 10 büyüdüğünü belirterek, "Dünyada, light gazlı içecek kategorisi ülkedeki ekonomik alım gücü ile doğru orantılı bir şekilde büyüyor. Türkiye'de kişi başına light içecek tüketimi henüz gelişmekte olan bir sektör." diyor.

Türkiye'de light gazlı içeceklerin yüzde 60'ı kadınlar tarafından tüketiliyor. Bazı ürün gruplarında kadın tüketici oranı yüzde 80'e yükseliyor. Bakkaloğlu, yapılan araştırmaların, light ürün müşterilerinin 'sadık müşteri grubuna' dâhil olduklarını ortaya çıkardığını belirtiyor. Bu tüketici grubunun yüzde 80'i light ürünleri sürekli kullanmaya özen gösteriyor. Gazlı içecekte olduğu gibi gıdanın diğer alanlarında da, light ürünlerin hedef kitlesi kadın tüketiciler. Süt, yoğurt, peynir ve mayonez kategorilerinde light üretim yapan Pınar Grubu, hedef kitleyi, "Formuna dikkat eden, daha az kalori almaya çalışan bayanlar. İletişim stratejimiz 'kendine özen göstermek' üzerine kurulu." ifadeleriyle tanımlıyor. Light ürün tüketicisi bayanları sınıflandırdığınızda ise ilginç sonuçlar çıkıyor. Genç ve orta yaş grubu kadınlar daha çok estetik kaygılarla tüketim alışkanlıklarını değiştirmek istiyor. Daha ileri yaş grubundakilerde ise sağlık kaygıları ön plana çıkıyor.

Light veya diyet ürünlerin üretim süreçlerinde uzmanların söz sahibi olması gerekiyor. Bu sebeple birçok gıda üreticisi bünyelerinde diyetisyen istihdam ediyor. Buna ek olarak birçok firma, üniversitelerin Gıda Mühendisliği bölümleri ile koordineli çalışıyor. Yurtdışında bu alanda öne çıkmış firmalardan destek alınması ise işin bir başka boyutu. Diyet ve light ürünler noktasında Türkiye'de en fazla birikime sahip olan firmalardan biri de Otacı. Yıllardır konu üzerinde uzmanlaşan şirkette üretim öncesi piyasa araştırması yapılarak, ihtiyaç belirleniyor. Daha sonra aralarında gıda mühendisi, diyetisyen ve üretim müdürlerinin de bulunduğu bir grup toplanarak, üretilecek diyet ürünlerin vücutta hangi ihtiyaçları karşılayacağından, tadının nasıl olacağına kadar karar veriyor. Bilimsel bir teknik süreçte hazırlanan ürünlerde, katkı maddeleri kullanılmamasına özel önem veriliyor. Yağ, tuz ve şeker gibi fazla kiloya davetiye çıkaran unsurlar özellikle eklenmiyor. Bazı ürünler, çeşitli vitaminlerle destekleniyor.

Otacı ürünlerinin piyasadaki diğer diyetlerden farkı, lif içermeleri. Lif, kişinin tok kalmasına yardımcı olan bir madde. Diyet kategorisindeki ürünler yağı azaltılmış, şekersiz ve enerjisi azaltılmış olmak üzere üç kategoriye ayrılıyor. Otacı'nın diyetisyeni Deniz Şafak Akçayoğlu, tek başına diyet ürünlerinin tüketiminin hem kısa hem de uzun vadede sağlık sorunları oluşturabileceği uyarısı yapıyor. Fazla tatlandırıcı kullanımı da kanserojen maddelerin alımına neden olabileceğini belirtiyor. Buna karşılık yağ oranı düşük, lif oranı yüksek ve şeker ilavesiz besinlerin sürekli kullanımında sakınca olmadığının da altını çiziyor. Hatta şekersiz ve yağsız ürün kullanımının bir yaşam tarzı olarak benimsenmesinin faydalı olacağını da belirtiyor. Akçayoğlu, bazı ürünlerin lightını kullanmaktansa, normalini tüketmenin sağlığa daha yararlı olduğu görüşünde. Örneğin light ekmek yerine, tam buğday veya çavdar ekmeğini öneriyor. Tüketici davranışları değerlendirildiğinde ise kendine özel bir diyet programını düzenli uygulayan kişilerde yüzde 98 başarı sağlandığını belirtiyor. Doğru beslenme alışkanlığı kazanan hastaların verdikleri kiloları tekrar almadıklarını ancak beslenme alışkanlığını değiştirmeyenlerin kısa sürede eski hallerine döndüklerini ifade ediyor.

"LİGHT ERKEK" DERLER KORKUSU!
Light ürün kategorisinde önde gelen üreticilerden Eti, halen pazar lideri konumunda. Eti Form markası ile light ürünleri tüketicilerle buluşturan şirket, özellikle formuna özen gösteren bayan tüketici kitlesine sesleniyor, reklâm stratejisi de bu şekilde belirlenmiş. Eti Form ürünleri bisküvi, kek ve kraker çeşitlerini içeren 14 farklı üründen oluşuyor. Çeşitler arasında Çikolata Kaplı Lifli Bisküvi, Portakal Kremalı Kepekli, Sandviç Bisküvi, Yulaflı Kepekli Bisküvi, Limon Lifli Kepekli Bisküvi, Çörekotlu Kepekli tuzlu bisküvi, Yeşil Çaylı Kepekli tatlı bisküvi, Muzlu Hindistan Cevizli tahıl bar ve Kızarmış kepekli ekmek dilimleri gibi ilginç karışımlar yer alıyor. Eti form, formuna özen gösterirken, damak tadından da taviz vermek istemeyenler için çikolata ve kremaları da light kategorisinde kullanıyor. Halen bisküvi sektöründeki light pazarı, 2005 yılı verilerine göre 7 bin 500-8 bin tona ulaşmış durumda. Bu toplam bisküvi pazarının yüzde 3'üne tekabül ediyor. Üretim miktarı 2001 yılında 5 bin tondu.

Eti Pazarlama Direktörü Şule Atabey Şamlı, light ürün pazarına yönelik yaptıkları araştırmalarda özellikle erkek tüketicilere yönelik ilginç sonuçlara ulaştıklarını vurguluyor: "Erkekler bu ürünleri beğenerek yiyor, fakat light ürünleri yerken görülmekten rahatsız oluyordu. 'Light erkek' veya 'kepekli erkek' konumuna düşmek korkusuyla gizli saklı yediklerini, biri geldiğinde Eti Form'u sakladıklarını bile ifade ediyorlardı. Hâlbuki son reklam kampanyasından önce yaptığımız araştırmalarda gördük ki erkekler de formlarına özen gösteriyor. Ancak, estetik için değil sağlıklı olmak için tükettiklerini ifade ediyorlar."

Şamlı, bu sonuç üzerine reklâm kampanyalarını da, erkeklerin bu ürünleri light oldukları için değil, sağlık için tükettikleri üzerine kurmaya karar verdiklerini belirtiyor. "Herhangi bir sosyal baskı altında kalmaksızın light ürünleri tüketmenin erkeklerin de hakkı olduğunu düşünüyoruz." diyor.

Zayıflama meselesi bazı kişilerde adeta bir takıntı haline gelebiliyor. Sürecin uzaması ve bir türlü istenilen kiloya düşülememesi, buna karşılık diyetten de vazgeçmeme ısrarı, farklı arayışları gündeme getiriyor. Mesela insanlar hep aynı besinleri yemek istemiyor. Besinleri değiştirme veya çeşitlendirme isteği, diyetisyenlerin hastaları ile sık yaşadığı sorunlardan.

SIRF LIGHT YESENİZ DE KİLO ALABİLİRSİNİZ
Memorial Hastanesi Diyet ve Obezite Bölümünden Diyetisyen Seçil Kenar, çeşitleri gittikçe artan diyet ürünlerin, bu gibi durumlarda diyet listeleri için kurtarıcı haline gelebildiğini söylüyor. Ancak yaşadıkları sıkıntıları da belirtiyor: "Light ürünler konusunda yaşadığımız en önemli problem bu ürünlerin etiket bilgilerinin iyi okunmaması. Ürünün light olduğunu gören hasta, istediği kadar yiyebileceğini düşünüyor veya sırf light diye fazla yiyor. Bu da aldığı kaloriyi artırıyor ve kilo verecekken kilo bile alabiliyor. Örneğin bazı ürünlerde light ibaresi oluyor, bu üründe şeker yerine tatlandırıcı kullanılıyor fakat ürünün yağ içeriği diğer ürünlerle aynı, kişiler onu yediklerinde içerisinde light olduğu için yağ içeriğinin olmadığını düşünüyorlar. Diyet ürünlerin tüketimine karşı değiliz fakat etiket bilgileri çok iyi bilinmek şartıyla."

Seçil Kenar, bazı kişilerin sadece light ürün tüketimi ile zayıflayabilecekleri gibi yanlış bir kanaate sahip olduklarını da belirtiyor. Yeme alışkanlığı ile yaşam tarzı değişikliği ve egzersiz gibi yöntemlerle desteklemeden, sadece bu gibi ürünlerin tüketiminin anlamsız olduğunu da ekliyor. Diyet ürünler genellikle içeriğindeki doymuş yağ oranlarının azaltılması, şekerin veya tuzun konulmaması gibi şekillerde yapılıyor. Vücudun basit şekere, doymuş yağa ve sodyuma ihtiyacı yok, bu ürünler kullanıldığında diğer besin grupları da dengeli olarak diyete dağıtılarak tüketiliyorsa bir besin eksikliği yaşanmıyor. Seçil Kenar, asıl sorunun kişilerin bu ürünleri, tüketilmesi gerekli besin gruplarının yerine koymasıyla başladığını söylüyor: "Öğle yemeğinde yemek yerine 1 paket light bisküvi yiyorsa tabii ki bir süre sonra dengesiz ve yetersiz beslenmekten sağlık problemleri yaşanması kaçınılmazdır."



LIGHT KATEGORİSİ ALTINDA TOPLANMIŞ ÜRÜNLER VE İÇERİKLERİ
Düşük Kalorili Besin: Besinin gram başına kalori miktarı 0.4 kalori ve altında olduğunu belirtir.

Kalorisi Azaltılmış: Referans ürüne göre kalorisi üçte bir miktarıyla azaltılmış olduğunu belirtir.

Şekersiz: İçeriğinde sofra şekeri içermez, diğer besin grupları referans ürünlerle eşdeğerdir.

Tuz oranları azaltılmış ürünler: Sodyumsuz ( porsiyon başına 5 mg ve altı sodyum içeriği), Sodyumu Azaltılmış (porsiyon başına 35 mg ve altı sodyum içeriği) , Düşük Sodyumlu ( porsiyon başına 140 mg ve altı sodyum içeriği)

Ekstra Yağsız: Yüzde 5 ve daha altı yağ içeriği olduğunu belirtir.

Yağsız veya Düşük Yağ Oranı: Toplam içerdiği yağ oranı yüzde 25 ve daha düşük olduğunu belirtir.

Kolesterolü Azaltılmış Ürünler: Kolesterolsüz ( her porsiyonda 2 mg veya daha altı kolesterol içeriği), Kolesterollü (her porsiyonda 20 mg ve daha altı kolesterol içeriği), Kolesterolü Azaltılmış (her porsiyonda yüzde 75 ve daha altı kolesterol içeriği)

Diabetik Ürünler: Şeker yerine sakarin, aspartam, asesulfam-K gibi kalori içermeyen tatlandırıcılar veya dekstroz, maltoz, mısır şurubu, furuktoz gibi kalori içeren tatlandırıcılar kullanılan besinler.

İLGİNÇ LIGHT ÜRÜN ÖRNEKLERİ
Ülker: Mavi Yeşil markasıyla Ahududu, çilek, vişne ve portakallı light reçeller. Mavi Yeşil light ketçap ve mayonez, light margarin ve lifli puding.

Eti: Form markasıyla kakaolu kek, dereotlu çubuk kraker, kepekli pizza kraker, light etimek, Eti Form muzlu Hindistan cevizli tahıl bar ve kepekli kızarmış ekmek dilimleri.

Algida: Magnum markasıyla, kadın vücudu şeklinde düzenlenmiş light dondurma. Kalorisi yüzde 30 daha az ve diyabetik olarak da sunuluyor.

Kerevitaş: Süperfresh markasıyla kepekli pizza üretiyor. Yağ oranı klasik pizzaya göre yüzde 35 daha düşük.

Koska: Denizli kökenli ünlü helva üreticisi Dünya'da ilk kez lokum ve helva gibi ürünlerin diyet ve diyabetik versiyonlarını üreterek, özellikle şeker hastalarını sevindirdi.

PVM Şekercilik: Alpenliebe markasıyla ilk kez şekersiz şeker üretti. Kalorisi düşük, krem-karamel ve krem-çilek içerikli bu şekerlerin en önemli özelliği kilo aldırmaması.

SÜTAŞ: Light meyveli yoğurt, light kaşar peyniri, light yoğurt ve light ayran.

PINAR: Kalorisi yüzde 50 azaltılmış light süt. Labne light sürülebilir krem peynir.

Yılbaşında Alınan Toksinlere Dikkat !!

Yeni bir yıl geliyor; hepimiz her yeni ayda hatta her yeni haftanın pazartesisinde kendi kendimize sözler veririz. Ama bu sözlerin en büyüklerini yeni bir yıla girerken veririz. 31 Aralık gecesi saat tam24:00 da mucize olup, o minicik bir saniyede hayatımızın birden değişmesini hayal ederiz. Kendimize büyük sözler veririz. Ve içimizde bunları yerine getirebileceğimiz umudunu taşırız. Bir kısmımız getiririz de!! (ben genelde böyle sözleri tutamayanlardanım ama bu yılbaşı biraz fark yaratmaya niyetliyim. ) Her şeyden önce büyük sözler vermeyelim. Son 1 yıl içinde küçük adımların büyük sonuçlar getirebildiğini yaşayarak çok iyi öğrendim. Eh öyleyse sağlığımla ilgili de küçük adımlar atabilirim. Artık orta yaşlı oldum ne de olsa…büyük hedefler belirleyip hayal kırıklıkları yaşamaktansa küçük başarıların zafer sarhoşluğunu yaşamak hem daha keyifli hem de yeni adımlar için cesaret vericidir.

Bu sene yılbaşı ve kurban bayramı bir araya geldi. Yani 31 aralık gecesi bizi bir kalori bombası bekliyor. Nerede olursak olalım o akşamın kaçınılmaz sonucu yiyecekleri abartmak olacak. Bence bunu şimdiden kabullenelim. Masaya en azından daha az zararlı besinleri koymaya çalışırsak tahribat daha hafif atlatılabilir belki….

Dışarıda yemeğe çıkacaksanız evden çıkmadan önce lütfen bir meyve ya da salata yiyerek yemeğe hafif tok gidin. Yılbaşı yemeğine çok geç saatte başlamamak da alınabilecek başlıca önlemlerden. Saat 22.00'ye kadar yemeği bitirip yeni yılı karşılarken meyve veya çiğ sebzeleri tercih edin. Mezeleri hazırlarken krema ve tereyağı yerine zeytinyağı ve yoğurt kullanın. Masada salatalık, domates, çiğ karnabahar, brokoli ve havuç olsun. Bunları yoğurtlu soslarla tüketmeyi tercih edin. Cips ve kuruyemişi ise mümkünse sofrada bulundurmayın yada en azından sadece tadımlık olarak tüketin. Çok renkli yağsız bir salatayı masada mutlaka bulundurun. Ana yemek olarak et, tavuk veya hindinin yağsız kısımlarından ve yalnızca bir tanesi seçilerek yenilmelidir. Et cinslerini karıştırmayın. Pilav yenilecekse ekmekten fedakarlık edilebilmelidir. Tatlı yerine meyve tabağı yada meyve salatası ile dondurma tercih edilmelidir. Ama tatlıdan fedakarlık edemeyenlerdenseniz en azından kabak veya ayva tatlısı (tabii ki kaymaksız!!) ya da sütlü tatlılarla ile yetinmeye çalışın. Yemeklerimizle beraber aldığımız alkolün boş enerji kaynakları olduğunu hatırlayıp yemekle beraber içilen 1-2 kadeh şarapla yetinmeye çalışalım. Yada taze sıkılmış meyve suları ile birlikte votka veya cin en azından geceye vitamin kokteyli ekleme şansını verdiği için daha yararlı olabilir, hatırlamaya çalışalım. Hele içkileri karıştırmak gibi bir hataya lütfen bu yılbaşı hiç düşmeyelim. Fazla alkol aldığınızı hissediyorsanız, çakırkeyif sınırını aştıysanız, sirkeyle karışık bir çorba veya salata sizi kendinize getirmeye kahveden daha fazla yardımcıdır bunu da akılda tutmaya çalışın J

Yeni yılın ilk günü akşamdan kalma olarak uyanırsak ağrı kesiciler veya yine alkol alma gibi hataları yapmak yerine bitkisel destekleri öne geçirin. Bol bol içilecek adaçayı ve yeşil çay vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olacaktır. Enginar tabletleri de karaciğere bir gece önce düşmüş olan bombanın yaralarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

Ama bu yıl 1 Ocakta tehlikeyi atlatmış olmuyoruz… daha önümüzde 3 günlük kurban bayramı gezmeleri daha var. lütfen eğer her şey dahil tatillerden birindeyseniz salataların sossuzlarından, etlerin ızgaralarından oluşan, meyve ağırlıklı biten menülerden tercihinizi kullanın. Kendinize en fazla günde 1 öğün kaçamak hakkı verin ve bu kaçamağı da mümkünse akşam yemeklerinde yapmayın. Hala geleneklerine bağlı aile gezmesi yapan gruptansanız (hala var mı bilmem) lütfen yapılan ikramlara hayır demenin kabalık olmadığını hatırlayın ve hatırlatın. Bayramlarda önemli olan birbirimizi görmektir, birbirimizi doyurmak değil.

Yeni yıl ve yeni kararlara sıra geldi. İşte yeni yıl küçük adımlar:

1. sabahları çalar saatin sesiyle mi uyanıyorsunuz? Amerikada yapılan bir araştırmaya göre sabahları zil, alarm veya telefon sesi ile uyananların stres hormonları; radyodan gelen hoş bir müzik ile uyananlara göre 4 kat fazla oluyormuş ve bu artış öğleden sonra bile saptanabiliyormuş. Bundan çıkarılacak ders, başucumuzdaki yıllardır sabahları bizi uyandıran, zaman zaman bizden yumruk bile yemiş saatimizi emekliye ayırıp, radyolu bir saate terfi ediyoruz…

2. sağlık kontrollerimizi, kan tahlillerimizi erteleyip dururuz. Kan tahlili yaptıracağımız dönemlerde de yediklerimizi içtiklerimize biraz dikkat ederiz ki tahlil sonuçları çok da kötü çıkmasın. Son haftayı gezerek, eğlenerek ve de yiyerek geçirdiğimiz düşünülürse bu tanıma uymayan bir tahlil öncesi dönem demektir. İşte size bir yenilik. Hemen bir laboratuara gidip vücudunuzun en kötü halini belgeleyin. Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarınız, kan yağlarınız, açlık kan şekeri ve insülin değeriniz ile ürik asitiniz bakılması gereken tetkikler. Hem kendiniz vücudunuza neler yaptığınızı görmüş olursunuz hem de doktorunuz en iyi ile en kötüyü bir arada değerlendirip sizin gerçek durumunuza göre enlemler alabilir.

3. 2007 yi sporu hayatımıza sokma yılı yapalım. Ama öğle geçici hevesler, spor salonuna aidat ödeyip gidememeler, yoğunluktan ihmaller yılı olmasın bu yıl. Her şeyden önce eve bir “koşu bandı” alalım (evde var da kenarda süs olarak duruyorsa yeri değişecek!) evde onu salonun baş köşesine, televizyonun karşısına koyalım. Bu hem televizyon seyredip miskinlik yaptığımız saatleri hareketlendirir, hem de arkadaşlarımıza örnek olur. Bu yıl salonlarda yürüyüş bandı modası oluşturmamıza yardım eder misini??? Bu konuyla ilgili fikirlerinizi bana maille gönderirseniz sevinirim. Ayrıca yakınımızdaki kaliteli bir spor merkezine üye olup haftada 2-3 gün en azından 1 er saat tüm kas gruplarını çalıştırabilirsek ne muhteşem olur. (ama yürüyüş bandı ile yapılacak 30 dk günlük egzersizlere ihmal etmeden, spor salonuna gidemeyenler bununla yetinirse çok da suçluluk hissetmesinler, ne de olsa 2007 küçük adımlar yılımız)

4 . yılbaşı ve bayramı ister evinizde ister bir otelde isterseniz yurt dışında geçirmiş olun, vücudunuzu çok zorladığınız kesin.detoks programları genellikle bahar aylarında önerilir. Ama bu kadar ağır bir toksin döneminin ardından vücudumuzu arındırmamak da yazık olur. Elimizde bu haftanın sonuçlarını gösteren kan tetkikleri de var, bunun verdiği korku ve teşvik ile 1 haftalık ya da en azından 2 günlük detoks programı uygulamak olmazsa olmaz….

Eğer bu hafta boyunca karaciğeri hırpalayacak şekilde ağır yemek yenildiyse (yemeyen var mı?) veya fazla alkol tüketildiyse, bu hafta her sabah saat başı 2-3 kez 1 kahve kaşığı toz zerdeçal, balla karıştırılıp macun gibi yutulmalı. Balla zerdeçal karışımı, karaciğerin toksin atmasını ve kendini temizlemesine yardımcı olur. Sabahları bu karışımdan hemen önce 1 er bardak ılık su yada adaçayı da barsaklarımızı çalıştırıp sindirim sistemimizi rahatlatacaktır.

Bayram haftasını etçil geçirdikten sonraki hafta otçul beslenelim. Pazara gidip ne kadar ot varsa alın. Turp otu, deniz börülcesi, roka, brokoli…Egeliyiz pazarlarımızda define var. bir de buzlukta çanak enginar varsa işte size sağlık sofrası.

2 günlük detoks örneği de verelim isterseniz..

1. Gün

Kahvaltı: 1 elma

Ara öğün: Böğürtlen -Muz - Süt

100 gr böğürtlen ve 100 gr muzu mutfak robotuna koyun. 150 gr sütü meyvelerin üzerine ilave ettikten sonra tüm malzemeleri robottan geçirerek püre haline getirin. Meyve suyunu bir bardağa boşaltıp afiyetle için.

Öğle yemeği: Somon balıklı salata kasesi

100 gr karışık salatayı (örneğin roka, kırmızı lahana vs.) yıkayıp süzdükten sonra derin bir kaba yerleştirin. Diğer tarafta 80 gr rezeneyi ve 25 gr tütsülenmiş somon balığını salatanın üzerine paylaştırın. 3 yemek kaşığı limon suyu, 2 yemek kaşığı sebze suyu, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı hardal, tuz ve karabiberi bir kapta iyice karıştırın. Hazırlamış olduğunuz sosu salatanın ve somon balığının üzerine serpiştirin. Öte yanda, 2 yemek kaşığı yağsız yoğurdu 1 yemek kaşığı limon suyu ve tuzla karıştırdıktan sonra salataya ilave edin. 2 yemek kaşığı taze soğanla servis yapın.

Ara öğün: 2 adet kivi

Akşam yemeği: enginar dolması

1 tatlı kaşığı zeytinyağını teflon tavada kızdırın. Halka halka doğradığınız 4 yemek kaşığı taze soğanı, havanda dövdüğünüz 1 diş sarımsağı ve 80 gr doğranmış mantarı tavada sote edin. 50 gr pirinci ve küçük dilimlediğiniz 80 gr kırmızı biberi ve küp küp doğradığınız 1 büyük boy domatesini, malzemelerin üzerine ekleyin. 100 gr sebze suyunu malzemelerin üzerine döktükten sonra üzerine tuz ve sumak serpiştirin. Tüm malzemeleri 3-5 pişirin. Ardından bunları enginar çanaklarının üzerine yerleştirerek 100 gr sebze suyu 1 kaşık da limon suyu ile 5 dakika da fırında orta ısıda daha pişirin Yemeği, halka halka doğradığınız 2 yemek kaşığı taze soğanla servis yapın.

Yatmadan önce: Yulaf ezmeli ve elmalı yoğurt

100 gr yağsız yoğurdu 1 tatlı kaşığı balla karıştırın. Yoğurdun üzerine 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi ve 100 gr iri rendelenmiş elma ilave edin. Dilimlediğiniz elmayla servis yapın.

2. Gün

Kahvaltı: Elmalı ve böğürtlenli müsli

30 gr müsliyi, 100 gr böğürtlen ve iri rendelenmiş 100 gr elmayla derin bir kabın içine koyun. Malzemelerin üzerine 60 gr yağsız süt ilave ettikten sonra servis yapın.

Ara öğün: 1 elma

Öğle yemeği: Brokolili salata

100 gr karışık salatayı (roka, kırmızı lahana, marul vs..) derin bir kaba yerleştirin. Diğer tarafta 150 gr brokoliyi tuzlu suda haşladıktan sonra süzgeçten geçirin. 150 gr kırmızı biberi 2 santim uzunluğunda kesin. Biberi ve brokoliyi salatanın üzerine ilave edin. Salatanın üzerine 1. Gün hazırlamış olduğunuz sostan serpiştirin. Yoğurt ve 2 yemek kaşığı taze soğanlı servis yapın.

Ara öğün: 2 adet kivi

Akşam yemeği: Fransız usulü mercimek yemeği

1 adet soğanı inci ince dilimleyip, 50 gr taze soğanı da halka halka doğrayın. Malzemeleri tavada kızdırmış olduğunuz 1 tatlı kaşığı yağda sote edin. Üzerine 40 gr mercimek ve 300 ml sebze suyu ilave edin. Malzemenin üzerine tuz ve karabiber serpiştirin. Ardından orta ısıda 15 dakika pişirin. Yemeği ocaktan aldıktan sonra 2 yemek kaşığı üzüm sirkesi, 1 yemek kaşığı limon suyu ve 1 yemek kaşığı yoğurtla karıştırın. 25 gr füme somon balığı ve 2 yemek kaşığı halka halka doğranmış taze soğanla servis yapın.

Yatmadan önce: Yulaf ezmeli yoğurt yiyin ve yanında 1 bardak nar suyu için
Dr. Didem Dereli

Pekmezin kıymetini bilmiyoruz

Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hasan Yetim, pekmezin özellikle kış aylarında tüketilmesi gereken çok
değerli bir besin olduğuna dikkat çekerek, ''Pekmez, büyüme çağındaki çocuklar, işçiler, sporcular, gebe ve emzikli anneler için, eşsiz bir gıda maddesidir'' dedi.

Prof. Dr. Hasan Yetim, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
geleneksel Türk tatlılarından olan pekmezin, en çok üzümden üretildiğini, bunun yanı sıra Anadolu'nun bir çok yöresinde dut, incir, erik, şekerpancarı, karpuz, keçiboynuzu (harnup) ve hurma gibi şeker içeriği yüksek meyvelerden de pekmez yapılabildiğini ifade etti.

Pekmezin, çok değerli bir besin maddesi olmasına karşın istenen düzeyde tüketilmediğinden yakınan Prof. Dr. Yetim, şunları söyledi:

''DİE'nin yapmış olduğu bir anketin sonucuna göre, toplu yerleşim bölgelerinde yaşayan insanların yüzde 60'nın hiç pekmez tüketmediği ortaya çıkmıştır. Halbuki pekmez, içerdiği besin maddeleri bakımından çok önemli bir besin kaynağıdır. İnsan sağlığına birçok yararı olan
pekmez, özellikle soğuk havalarda çok iyi bir enerji kaynağıdır. Pekmezde bulunan glikoz ve früktoz, birer monosakkarit olduğundan, sindirim sisteminde hemen emilmekte ve hemen metabolize edilerek enerjiye dönüşmektedir. Bundan dolayı, acil enerji ihtiyacı olanlar için gerekli ve doğal bir gıda maddesidir.''

-PEKMEZİN BEBEKLER İÇİN ÖNEMİ-

Prof. Dr. Hasan Yetim, bebeklerin beslenmelerindeki en önemli gıda maddelerinden iki tanesinin protein ve karbonhidrat olduğuna dikkat çekerek ''Bebek ve çocukların yedikleri karbonhidrattan yararlanmaları
için, bunların sindirim sistemindeki enzimler tarafından
monosakkaritlere kadar parçalanmaları gerekmektedir. Pekmez, içermiş olduğu şekerin tamamı monosakkarit olduğundan, bebek ve çocukların beslenmesinde çok önemli bir besin kaynağıdır. Bebeklik dönemi beyin
gelişmesinin en önemli dönemi olup, bu dönemde beynin enerji ihtiyacı çok fazladır. Beyin, enerji kaynağı olarak glikozdan başka şeker kullanmadığı için de bebeğe yeterli glikoz verilmediği zaman beynin gelişmesinde duraklama ve yetersizlik olacaktır'' dedi.

Yetim, 2 kaşık pekmezin, 2 mg demir, 80 mg kalsiyum ve 58 kilo kalori enerji içerdiğini de belirterek ''Pekmez, büyüme çağındaki çocuklar, işçiler, sporcular, gebe ve emzikli anneler için eşsiz bir gıda maddesidir. Sağlık açısından pek çok yararı olan pekmez, özellikle soğuk havalarda tüketilmelidir. 200 gram pekmez, kalori açısından 1150 gram süte, 300 gram ekmeğe veya 350 gram ete eşdeğerdir. Üzüm ve pekmezde bulunan demir, insan vücudunun kolaylıkla kullanabildiği (artı 2) değerlikli demirdir'' diye konuştu.

Kalp sağlığı göbeğe bağlı

ABD araştırması: Göbekli kişilerin kalp krizine yakalanma riski erkekte yüzde 40, kadında yüzde 44 daha fazla. 100 bin gönüllü üzerinde yapılan araştırma, göbekli kişilerin damar tıkanıklığı ya da kalp krizi gibi risklere yakalanma ihtimalinin yüzde 40 artığını gösterdi.

Kadınlarda bu riskin yüzde 44'e kadar çıktığı belirtildi. Uzmanlar, kişinin sağlıklı kiloda olup olmadığını kontrol etmek için kullanılan "vücut kütle indeksi" nin (BMI) yerine bel ölçüsünün temel alınması gerektiğini söyledi.

Şok Diyet Tuzağı !

Oysa ki şok diyetler olarak kabul edilen ketojenik diyetler kısa sürede kilo verdirdiği gibi metabolizma üzerinde kalıcı hasarlara da neden olabiliyor. Bu tip diyetlerin zararları hakkında bilgi almak için VKV Amerikan Hastanesi Diyet Bölümü Şefi Uzman Diyetisyen Dilara Koçak ile görüştük.

Terazi ibresinin inmesi için 24 saat aç kalmanız yeterli. Ne var ki bu sahte bir zafer. Çünkü bu yöntemle vücut su kaybına uğruyor kaslar küçülüyor ama yağlar erimiyor. Bu aşamada organizma kendisi için gerekli olan enerjiyi yakalamak için kaslar ve karaciğerde bulunan glikojen denilen bir tür şekeri yakıyor. Sonra kasları enerjiye dönüştürüyor. İşte bu nedenle gün boyunca yemek yemeyen kişi kendini güçsüz hissetmeye başlıyor. Çünkü karbonhidrat almadan veva çok kısıtlı beslenilen bir diyetle gün içinde tüm karbonhidrat depoları boşalır, kan şekeri düşer, tatlı isteği ve güçsüzlük artar, iş verimi düşer, baş ağrısı oluşabilir.

Yüksek protein içeren, karbonhidrat içermeyen düşük kalorili diyetler metabolizmayı hızlandırdığı için hızlı kilo kaybı sağlar fakat tartıda görülen yağ kaybı olmayıp sadece kas ve su kaybıdır. 1 gr kas kaybettiğinizde yaklaşık 2,7 gr su kaybedersiniz ve böylece hızla zayıfladığınızı sanarsınız. Bunu anlamak için en kolay yol aynaya bakmaktır. Eğer tartıda kilo vermenize rağmen yüzünüz, kollarınız inceliyor ve yağ deposu olan karın/ kalça bölgesi incelmiyorsa siz yağ kaybetmiyor ve doğru zayıflamıyorsunuz demektir.

Hızlı kilo verdiren mucizevi hatalar

Kişinin kendi isteği ile hızlı kilo vermesi günlük enerji alımının azalması veya harcadığı enerjiyi egzersiz ile artırması temeline dayanır. Hızlı kilo kaybı genelde düşük kalorili ve proteini yüksek diyetlerle sağlanır. Bu tür diyetlerde düşük karbonhidrat ve ilk günlerde yaşanan su kaybı nedeniyle ortaya çıkan hızlı kilo kaybı yüz güldürücüdür. Düşük karbonhidratlı hızlı kilo verdiren bu diyetler ilk kez 1863 yılında Banting tarafından şeker hastalığının tedavisi amacıyla kullanılmıştır. Bu diyetlerde yan etki olarak başağrısı, bulantı, ishal, halsizlik sıkça gözlenir. Ayrıca hızlı kilo vermeyi sağlayan ancak kalıcı olmayıp daha fazla kilo almaya davet eden diyetler olup, sağlık açısından önerilmemektedir. Proteini yüksek düşük kalorili diyetlerin kolesterol açısından da zengin olması kalp hastalığı açısından çok önemli bir risktir. Çünkü proteini yüksek karbonhidratı düşük diyette ekmek ve türevleri kısıtlanır yerine, hayvansal kaynaklı besinler daha fazla verilir ( tavuk, balık, süt, peynir, yoğurt, et ürünleri gibi). Çok düşük kalorili diyet yapanlarda görülen diğer bir risk de safra kesesi problemidir.

Diyet yapan kişiler, sonuca hemen ulaşmak istiyorlar, ancak seneler süren yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle bozulan metabolizmalarının bir veya iki ay gibi kısa sürede düzelmesinin imkansız olduğunu zor kabul ediyorlar. Kilo vermekten çok elde edilen kiloyu korumak ve kişilerin su ile kas kaybı yerine yağ kaybetmeye yönelik diyetleri tercih etmeleri daha doğru oysa.

Ketonojik diyetler

Tıp dilinde şok diyetlerin diğer adı ketojenik diyetlerdir. Çok düşük kalorili olup protein oranı yüksek diyetlerdir. Vücut dokularından kayıp ile kilo vermeyi sağlayan bu diyetlerde kişinin kas ve su kaybetmeği vücut yağının yükselmesine neden olur. Metabolizmanın tüm dengesini bozduğu için uzun süre kullanıldıktan sonra hızla kilo almalara neden olur. Sağlık açısından uygun olmadığı gibi besin öğeleri açsından yetersiz ve dengesiz olması nedeniyle hastalıklara daha kolay yakalanma riskini artırır.

Bölgesel şok diyetler

Hiçbir besine adres gösterip belli bir bölgeyi zayıflatma şansımız yoktur. Her birey genetik şifresi doğrultusunda zayıflar, önce kalça veya önce karın zayıflasın olayına kişi müdahale edemez ve baştan yaratma bir hayaldir. Çünkü şişman bir armut zayıflayınca zayıf bir armut şeklini alır, aynı şişman elmanın, zayıf elma olması gibi, armut tipinde bir insanı elma tipine dönüştüremezsiniz. Beslenme bir bilimdir ve bunu öğrenmek için kişi ya kendisi bu konuda okuyup bilinçlenmeli ya da eğitilmelidir. Yoksa alışkanlıklarla ve kulaktan dolma tavsiyelerle bu iş devam ettiği takdirde yanlış, dengesiz beslenme mutlaka obeziteyi ortaya çıkarır.
Manken diyetleri, mucize diyetler, sadece protein ya da sadece sebze-meyve gibi tek yönlü diyetlerin zararları bilimsel ortamlarda sürekli vurgulanmasına rağmen medyatik ve ticari amaçlar nedeniyle maalesef bu diyetler halen gündemdeki yerini korumaktadır. Şişmanlık ciddi bir sağlık sorunu olduğu için ve tedaviyi endokrinolog, diyetisyen, egzersiz uzmanı ile psikolojik desteği saptayacak bir ekip yapmalıdır. Bizim ülke verilerimizde; 1965 ile 1971 yılları arasında Türkiye'de şişmanlık oranı ortalama yüzde 28 bulunmasana rağmen, şimdi bazı illerimizde 36'lara hatta 40'lara çıktığını öğreniyorum. Bazı kitaplar şişmanlığı çevresel besin zehirlenmesi olarak niteliyorlar. Çünkü şişmanlık oluşumunda % 30- 40 oranında genetik faktör etkili ama yüzde 60-70 oranında da çevresel ve sosyal sorunlar söz konusu. Şişmanlık son 20 yılda neredeyse 2 kat arttı. İnsan gen tipinde ise bu kadar hızlı bir değişiklik olmayacağı söylediğine göre bu durumda çevresel faktörlerin çozümüne ve alışkanlıkların değişimine odaklanmak gerekiyor.

Su içsem yarıyor!

Bu gerçek anlam olarak mübalaa edilip zaten işin içine espri eklemek için kullanılan bir deyim yani gerçeklik payı yok, çünkü suyun enerji değeri yok. Peki kişileri bu noktaya getiren nedir? Doğru kilo kaybı vücut yağ dokusundaki azalma ile olur. Bu da yağsız doku kitlesinin yani kas ağırlığının korunması demektir. Bazal metabolik hız vücudumuzdaki yağ ve yağsız doku ile orantılıdır. Sizin vücudunuzda ne kadar çok kas varsa metabolik hızınız da o kadar yüksek, yani yağ yakma kapasitenizde o kadar iyi demektir. Tam tersi kas kütleniz azaldıkça yağ yakma kapasitenizde azalır, işte yanlış bir diyetle kilo yeren kişi yağ dokusundan çok kas dokusunu kaybettiyse l gr kas kütlesi kaybı ile 2,7 gr su kaybetmiş demektir. Peki bu durumda ne olur? Metabolik hız düştüğü için kişi az ya da eskisi kadar yese de bu besinleri yakma kapasitesi düştüğü için kilosu artacaktır. Aynı şekilde kaybedilen su da bir miktar dengeleneceği için su içsem yarıyor ifadesini söyler hale gelecektir. Bu nedenle diyet mutlaka egzersiz ile desteklenmelidir. Çünkü egzersiz yapan kişinin yağ dokusu daha çabuk kaybolur. Egzersiz başlangıcında vücut ağırlığında önemli bir azalma olmayabilir, çünkü yağ dokusu azalırken başta kas kütlesi olmak üzere yağsız vücut kitlesi artar. Kas kitlesi arttığı için kilo kaybı az olabilir fakat sağlıklı zayıflama sağlanır. Yapılacak sporun sıklığı, tipi, aktivitenin hızı, şiddeti, süresi ve tekrar sayısı önemlidir. Egzersize başlayacak kişinin sağlık durumu gözden geçirilerek kişiye uygun egzersiz programı bir uzman tarafından hazırlanmalıdır.

Zayıflamanızı Engelleyen 10 Neden

Zayıflamak isteyenler için tek bir formül var; o da hayat tarzı haline gelmiş, sağlıklı alışkanlıklarla oluşturulmuş bir program. Eğer siz de fazla kilolarınızdan kurtulmak istiyorsanız önce zayıflamanızın önüne geçen nedenleri bulmalısınız.

BAĞIRSAK FLORASININ BOZULMASI

Fareler üzerinde yapılan çalışmalar, bağırsak florası düzenine göre kalori kaybının değişebileceğini gösteriyor. Vücudumuzda oluşan bu dengesizlik az yememize rağmen kilo alımına yol açabiliyor. Aynı zamanda "gram" kategorisinde yer alan zararlı bakteriler kanımıza karışarak aşırı kilo alımı ve diyabet hastalıklarına yol açabiliyor.

Diğer bir araştırma alanı ise şişman kişiler ile normal kilolu kişilerin bağırsak floralarındaki bakterilerin, yani mikropların farklı olup olmadığı yönünde. İlk çalışmalar bağırsak florasının şişman kişilerde farklı olduğunu ortaya koyuyor. Bağırsak florasını dengelemenin yolu ise probiyotik ürünler tüketmekten geçiyor.

YETERSİZ UYUMAK

Yapılan araştırmalar, uyku süresi ile obez olma riski arasında güçlü bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Gecede 4 saatten az uyuyanlar 7 ile 9 saat uyuyanlara göre kilo alımında daha yüksek bir risk altında bulunuyor. Uyku eksikliğinde midemiz açlık hormonu salgılıyor. Bu durum yemeği fazla kaçırmamıza sebep oluyor. Uyku ritminin ve uyku düzeninin bozulması sonucu vücutta bazı kimyasal değişiklikler meydana geliyor. Bu durumda ise diyabet, hipertansiyon gibi ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.

BESİNLERE AMBARGO KOYMAK

Bedeni tek tip besinlerle beslemek, yemeklerde aşırı seçici davranmak, belli besinleri sofradan tamamen çıkarmak kilo alımına sebep olabiliyor. Çünkü vücudumuzun tüm besin gruplarını dengeli ve yeterli tüketmesi gerekiyor. Ayrıca alkol alımına bağlı olarak tüketilen diğer besin maddelerinin de (kızarmış patates, cips, mezeler vs.) vücutta gereksiz bir kalori ve yağ deposu olarak kalacağını unutmamak gerekiyor

STRESİ KONTROL EDEMEMEK

Birçok kişi sinirli ya da üzüntülü olduğunda yaptığı ilk iş buzdolabına yönelmek oluyor. Çünkü bu tür zamanlarda vücutta salgılanan kortizol hormonu iştah açıyor ve bizi yemeye yönlendiriyor. ABD'de son yıllarda yapılan çalışmalar stresin doğrudan vücudumuzda yağ birikimine yol açtığını ve bunun sonucu olarak kilo alımına sebep olduğunu gösteriyor. Aşırı stresin tetiklediği beyinde salgılanan NPY hormonu ise daha fazla yememize ve bel bölgesinde yağ birikimine neden oluyor. Böylece kısır bir obezite döngüsü başlamış oluyor.
Diğer bazı araştırmalar da, stres altındaki insanların kendilerini daha fazla yiyerek veya alkol ve tütün tüketimini arttırarak teselli ettiklerini, bunun da kolesterol düzeylerini olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor.

YANLIŞ İLAÇ KULLANIMI

Genelleyemesek de, bazı ilaçların kullanımı (depresyon gidericiler, hormon ilaçları, kortizon vs) bazı kişilerde kilo artışı ve şişmanlık sorununda tetikleyici rol oynuyor. Bu ilaçların kullanımının kan şekerinde düşmeye (hipoglisemi) ve insülin seviyelerinde kilo arttırıcı düzeyde artmaya (hiperinsülinemi) yol açtıkları araştırmalarla ortaya konmuş. Bu ilaçlar kullanılırken beslenmeye ayrıca dikkat edilmesi ve günlük haraket miktarının artırılması oldukça yerinde...

GECE ATIŞTIRMALARI

Genelde gün boyu yeterli besin tüketmeyen, stresli ve yoğun çalışanlarda azalan enerjiyi yükseltmek adına tüketilen gece yemeleri, en olmadık saatte aşırı kalori alımına neden olarak vücudun yağlanmasına sebep oluyor.

YETERLİ SU TÜKETMEMEK

Su yerine; çay, kahve, gazlı içecekle vücudun sıvı ihtiyacını karşılamak, zayıflamamızı engelleyen sebeplerin en önemlilerinden biri. Çünkü metabolizma için, besin kadar önemli bir yeri olan su ihtiyacının, gün içinde karşılanması gerekiyor. Çünkü su, kortizol hormonu salgılamasını bloke ederek gereksiz yemek yemeyi ve kabızlığı engelliyor. Yemeklerden önce içilen su ise tokluk hissi veriyor, yağların depolanmasını engelliyor.

HAREKETSİZLİK

Gün içinde hareketsiz kalmak kilo vermenin önünde duran en büyük engel. Güne erken başlamak ve 7-8 saatten fazla uyumamak, kısa mesafeler için taşıt kullanma yerine yürümek, asansör yerine de merdiven kullanmak vücut aktivitesinin artırılmasına yardımcı oluyor.

TİROİT YETMEZLİĞİ

Tiroit yetmezliği metabolizmayı yavaşlatan ve bu nedenle kişilerde önceki kilolarına göre yüzde 15- 30 oranında kilo alınmasına neden olan bir hastalık. Bu nedenle tiroit bezi yetmezliği tedavi edilmeden kilo vermek oldukça zor. Kadınlarda süt salgılatan hormon olarak bilinen, prolaktin hormonunun fazla salgılanması da kilo almaya yol açan başka bir bozukluk.

GENETİK MİRAS DA ÖNEMLİ !

Gen araştırmaları, şimdilerde şişmanlıkla ilgili araştırmaların en önemli ayağını oluşturuyor. Çünkü, açlık hissinin sorumlusu olarak bazı genler görülüyor. Tek yumurta ikizleriyle yapılan araştırmalar gösteriyor ki, vücut ağırlığımızın yüzde 70'ine kadar olan kısmını genlerimize, sadece yüzde 30'luk bir bölümünü ise çevre faktörlerine borçluyuz. Dolayısıyla ailemizde fazla kilolu kişiler varsa, beslenme alışkanlıklarımıza daha çok dikkat etmeliyiz. Özellikle de hamilelik ve menopoz dönemlerinde!

YETERLİ KALSİYUM ALMAMAK

Hemen hemen herkes kalsiyumun sağlıklı kemiklere sahip olmak icin gerekli olduğunu biliyor. Ancak kalsiyumun kilo vermede de etkili olduğu pek fazla bilinmiyor. Araştırmalar kalsiyum açısından zengin olan yiyeceklerle beslenenlerin vücut kitle endekslerinin daha düşük oldugunu gösteriyor

Karın Şişlikleri..!

Karnınızdaki şişkinlik genellikle mide ve bağırsaklarda gaz birikmesi ile ilgili bir durumdur ve bunu takip eden süreç biraz ağrılıdır.

Bu durumu ancak gaz çıkararak sona erdirebilirsiniz. Karın şişkinliğine bir çok şey sebep olabilmekle beraber bunlardan bazıları yağlı besinlerin hazım zorluğu, stres, endişeli ruh hali, sindirim sistemindeki enfeksiyonlar gibi sebepler olabilir.




Gaz nedeniyle oluşan şişkinliğe karşı ne yapmalı?

1. Her yutkunmamızda bir miktar hava yutarız ve bu durum hızlı yediğimizde, heyecanlı ve stresli olduğumuzda, sakız çiğnerken, kamışla bir şeyler içerken artabilir ve bu hava bağırsaklarımızda gaz oluşmasına sebep olur.

2. Sebze ve meyveler, tahıllar ve baklagiller sağlıklı lifler bakımından son derece zengindir. Buna rağmen gaz şikayetiniz varsa bu besinleri tüketirken daha dikkatli olun özellikle çiğ tüketmemeye özen gösterin.

3. Bazı durumlarda bağırsak hareketlerini arttırmak adına lif takviyeleri de ani ve fazla gaz oluşturabilir. Bira gibi gazlı içecekler de gaz üreticilerindendir.

Eğer şişkinliğiniz geçmiyorsa doktor kontrolüne geçmelisiniz.

Karın şişkinliğinden kurtulmak için:

1. Soğan, brüksel lahanası, karnabahar, brokoli, kuşkonmaz, armut, sakız, bira, sütten bir süre uzak durarak bu besinlerin sizde karın şişliğine sebep olup olmadığını anlayabilirsiniz.

2. Yapay tatlandırıcılardan uzak durun.

3. Küçük porsiyonlarda yemek yemeye alışmaya çalışın. 3 ana 3 ara öğün kuralını hayatınıza geçirin.

4. Yemekleri küçük lokmalar halinde yemeye gayret edin. Aceleniz varken, heyecanlı veya stresli olduğunuz anlarda yemek yememeye özen gösterin.

5. Diş sağlığınıza daha fazla önem verin.

6. Sigarayı bırakmaya gayret edin zira bu daha fazla hava yutmanıza sebep olur

Sağlıklı Beslenme İçin

Yaşamak için beslenmek şart. Bundan tat ve keyif almak da insanı insan yapan özelliklerin başında geliyor. Ancak sağlıklı bir yaşam için, sağlıklı beslenme en önemli koşul. Bunu başarmak da insanın elinde ve hiç zor değil. Yapılması gereken, bir kaç küçük ama önemli noktayı göz ardı etmemek ve sağlıklı bir yaşama doğru ilk adımı atmak.

İşte size bazı ipuçları...

· Besinlerden aldığınız enerji mutlaka dengeli olmalıdır. Bir günde alacağınız enerjinin %50-60’ı karbonhidratlardan (tahıllar), %30’u yağlardan, %10-15’i de proteinlerden (et ve süt ürünleri, kuru baklagiller) karşılanmalıdır.

· Taze besinler kullanılmadan önce çok iyi yıkanmalı ve kurulanmalıdır.

· Sebzeler ve meyveler gerekli ise soyulmalı ve mümkün olduğunca kabuklu olarak ve çiğ, ya da az suda hafif pişmiş olarak tüketilmelidir.

· Yeşil sebzeler pişirilecekleri zaman kesilmeli ve mümkün olduğunca buharda pişirilmelidir. Kök sebzeler hafif tuzlu ve ancak üzerini örtecek kadar az suda pişirilmelidir.

· Ekmeği kızartmak ya da pastörize sütü kaynatmak, vitamin kaybına ve proteinlerin bozulmasına neden olur.

· Satın alacağınız ambalajlanmış gıdaların üzerindeki etiketleri mutlaka okuyunuz. Paketin üzerinde; içindekiler, kalori, mineral, vitamin ve besin içerikleri ile üretim ve son kullanma tarihleri yazmayan ürünleri almayınız.

· Yağlar yaşamak için ihtiyacımız olan 6 temel besin maddesinden biridir. Enerji verirler ve A, D, E, K vitaminlerinin vücudumuza alınarak faydalı olmasını sağlarlar.

· Yemek yaparken kızartma yerine fırın, ızgara, buğulama ve haşlama gibi yöntemleri tercih ediniz.

· Kuyruk yağı ve tereyağı gibi , et ve süt ürünlerinde bulunan hayvansal yağlar, doymuş yağlardır ve kandaki kolesterolü yükseltirler.

· Etlerin görünür yağlarını temizleyiniz. Tavuk ve balığın yağlı olan derisini yemekten kaçınınız.

· Yemeklerinizde tuz yerine taze doğal otları ve baharatları kullanmaya özen gösteriniz.

· Ayçiçeği, mısırözü, zeytinyağı gibi bitkisel sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan doymamış yağlar, kandaki kolesterolü düşürürler.

· Beslenmenizde tereyağı yerine sıvı yağları ve doymamış yağlar açısından zengin margarinleri tercih ediniz. Çünkü, tereyağı kolesterol içerir, margarinler ise içermezler.

· Yarım yağlı veya yağsız süt ve süt ürünleri kullanınız.

· Yemeğe salata ya da deniz ürünleri gibi iştah açıcılar ya da sebzeli ve az yağlı, sıcak bir çorba ile başlayabilirsiniz. İçecek olarak su, soda, taze meyve suyu ya da düşük kalorili içecekler tercih ediniz.

· Porsiyonları mümkün olduğunca küçük tutunuz, az az, sık sık besleniniz. Ekmek olarak mümkünse kepekli buğday ekmeğini tercih ediniz. Çünkü kepek bağırsakların daha düzenli çalışmasına yardımcı olur.

· Yemeği ağır tatlılar yerine meyve, komposto ya da hafif tatlılar ile tamamlayınız. Tereyağlı ve kremalı tatlıları tercih etmeyiniz.

· Kahvaltıya taze meyve ya da bir bardak portakal suyu ile başlayınız.

· Salam, sosis, sucuk gibi hayvansal yağlardan ve kolesterolden zengin gıdalardan kaçınınız.

· Günde en az 2 litre su içmeye gayret ediniz.

· Pizza yiyeceğiniz zaman mantarlı, yeşil biberli, soğanlı, domatesli ve peyniri azaltılmış olanları tercih ediniz.

· Sardalya, ton balığı, somon balığı, uskumru, midye, istiridyeye yengeç gibi deniz ürünleri, doymamış yağlar ve esansiyel yağ asitlerinden zengindir. Karides, kalamar ve ıstakoz ise yüksek oranda kolesterol içerir. Seçiminizi yaparken bunlara dikkat ediniz.

· Salatalar karbonhidrat, vitamin ve lif açısından zengin besinler olduğu için bol miktarda tüketilmelidir. Tatlandırmak için sos ve krema yerine çok az sıvı yağ, sirke ya da limon kullanınız.

Sağlikli Beslenme Programı

Kilo alımı
Alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olmasından dolayı vücut yağ kitlesinin artması sonucu oluşur. Kilo kaybı ise depolanan yağ fazlalıklarından (özellikle şekerli ve yağlı besinlerin gereğinden fazla alınmasından kaynaklanan) ve bazen de vücutta biriken su fazlalıklarından kurtulmak ve buna karşılık hiçbir zaman kas veya asıl dokudan kaybetmemek olmalıdır. Dolayısıyla, kilo kaybını sağlamak amaçlı sağlıklı bir beslenme programı sırasında, vücut dengeniz için gerekli olan besinlerden kendimizi hiçbir zaman yoksun bırakmamalıyız. Çünkü etkin bir şekilde ve uzun bir süre içerisinde zayıflamaz fiziksel ve sinirsel yönden sağlıklı bir biçimde zayıflamaktır. Zayıflamada asıl amaç, sağlığımızı koruyarak vücudumuz için gerekli olan tüm besin gruplarından yeterli ve dengeli beslenmeyi bir yaşam tarzı haline getirebilmektir. Vücudumuz için gerekli besin grupları; günlük beslenme programında muhakkak olmalı, alınacak miktarlar ise kişisel özelliklere göre değişir.





Besin Grupları
1- Et ve et ürünleri,
2- Süt ve süt ürünleri,
3- Sebze ve meyveler,
4- Tahıl ve hububatlar,
5- Yağlar ve şekerler.






Sağlıklı beslenme programında her gün muhakkak alınması gereken besin grupları
· Balık veya tavuk veya kırmızı et veya kuru baklagiller veya peynir,
· Yoğurt veya süt veya ayran,
· Sebzeler (çiğ veya pişmiş),
· Meyveler,
· Ekmek ve tahıllar ( Bu grup içindeki besinlerin miktarı ve beraberinde yenilen soslar v.b. yardımcı besinler, bu besin grubunu zayıflama programı için sakıncalı hale getirebilir.





Sağlıklı beslenme programımızda büyük ölçüde sınırlandırmamız gereken besin grubu ve besinler
· Şeker ve şekerli besinler,
· Kolalı içecekler ve hazır meyve suları,
· Hamur işleri ve kızartmalar,
· Sakatatlar,
· Salam, sosis, sucuk ve pastırma gibi besinler,
· Doymuş yağlar,
· Alkollü içecekler,
· Kuruyemişler.

Hastalığa Göre Yiyecek

Doğa bir eczane gibidir! Tahıl, sebze ya da meyvelerde bulunan çeşitli maddeler, vitaminler;depresyondan tansiyona birçok hastalığa iyi gelir. Urfa'nın acı pul biberinin cilde yararlı, teni güzelleştiren maddeler içerdiğini, İlaçta aspirin neyse, yiyecekler içinde elmanın da o, olduğunu söyleyen Londra Üniversitesi uzmanlarının hazırladığı doğal savaş programında hangi hastalığa karşı neler yemeniz gerektiği anlatılıyor.





GRİP
Satsuma: (Küçük portakal) İçerdiği folik asit ve C vitamini sayesinde öksürüğü ve kanlı tükürükleri keser. Ayrıca kan pıhtılaşmasına karşı en etkin doğal yiyecek olduğu için ileri yaşlarda felç ya da kalp krizi riskini de azaltır.

Tarçın: Yemeklere girmiş olabilecek E-coli bakterisinin vücutta yayılmasını engeller. Mideyi düzene sokar. Kusmayı engeller. Hatta bal ya da limon suyuyla birlikte alındığında boğazdaki yanmaları keser.

Hardal: İçindeki singrin maddesi, midenin gaz çıkarmasına yardımcı olur. Sindirim sistemini düzenler, mide ağrılarını giderir. En fazla bir çay kaşığı alınmalıdır.

Nane: İçerdiği mentol, midenin normalleşmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Nane çayı, baş ağrısı, grip, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir.





DEPRESYON
Avokado: Sindirimi çok rahat olan bu meyvayı özellikle yeni doğmuş bebeklerin ilk maması olarak tavsiye ederiz. İçerdiği E vitamini kalbe iyi gelir, yüksek potasyum da dinç tutar ve insanı depresyona sokan uyuşukluluk ve rahatlığı üzerinden atar. Vücudun kolesterol oranını ayarlar. Teninizin sürekli hücre yenilemesine neden olur. (Zayıflamak isteyenler dikkat: Yağ oranı bir çikolata kadar yüksek olan avokadoyu yememenizi öneririz.)

Çikolata: Sütlü çikolataları tercih edin. Çünkü içerdiği kakao yağı, magnezyum, E vitamini beynin kendisini yenilemesine ve psikolojik rahatlık sağlamasına yardımcı olur. Migreni olanlar çikolatadan uzak durmalıdır.

İstiridye: İçindeki demir, sperm sayısını ve insanın seks gücünü artırır. A, B12 ve C vitaminleri içerir. Beyin için en faydalı yiyecek olan istiridye, enerji verir. (Dikkat: Kolesterol oranı birçok balığın iki katıdır.)

Patates: Orta boy bir patates,bir insanın bir gün içinde alması gereken C vitaminini içerir. Beyindeki serotonin adlı kimyasal maddenin kendisini yenilemesini sağlar.





İDRAR YOLLARI
Nane: İdrar söktürücü özelliğe sahiptir. İçerdiği mentol, midenin normal işlevini görmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobunakarşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Sabahları mide bulantısını keser. Nane çayı, baş ağrısı, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir. Ancak nane çayını aç karnına değil, tok karnına içiniz.

Elma: İçindeki C vitamini ve pektin oldukça faydalıdır. Kolesterolü düşürür, sindirim sistemini düzenler ve idrar ve hacet yollarındaki sorunları giderir.

Kepekli ekmek: B3 vitamini, demir, potasyum ve folik asit içerir. Çok fazlası idrar yollarına zarar verirken, günde 2 dilim yemek iyi gelir.





ALERJİ
Kayısı: İçindeki betakarotene adlı madde hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak,kanseri önler. Bir kayısı ne kadar parlaksa, içindeki betakarotene oranı o kadar yüksektir. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum, gırtlak yanmalarını engeller. Kuru kayısıya rengi bozulmasın diye eklenen sülfür dioksit, astım gibi alerjilere iyi gelir.





HEMOROİD (BASUR)
Hindistan cevizi: İçerdiği myristin adlı madde kusmayı engeller, basur tedavisinde birebirdir. (Dikkat! Ancak fazlası basur için tehlikelidir.)





KARIN AĞRISI
Papatya çayı: Bağırsak yollarında toplanan gazı çıkartır, sindirim sistemini düzenler, mide ağrısını keser.





KARACİĞER
Enginar: Cynarine adlı madde sayesinde en sert yiyecekleri dahi sindirimine yardımcı olur.Karaciğer hastalarının yanı sıra romatizma, artirit ve gut hastalığına yakalananlarla, hamilelere şiddetle tavsiye ederiz.

Meyan kökü: Dünya üzerinde birçok kabile yüzyıllardır ülser, artirit, bronşit ve karaciğer rahatsızlıklarına karşı meyan kökünü "doğal ilaç" olarak kullanır. Adrenalini yükseltir, insanın strese girmesini engeller, kan basıncını düşürür.

Zerdeçal: Karaciğer rahatsızlıklarının yanı sıra sindirime de yardımcı olur.





DİŞ
Ekmek: Şekerli yiyecek yenildiğinde içindeki asitler dişlere her 20 dakikada bir saldırır. Ekmek,dişleri korur. Gün boyunca 6 ila 11 dilim ekmek yiyin.

Meyve: (Her çeşit) Günde 2 ila 4 öğün meyve tüketin.

Sebze: (Her çeşit) Günde 3 ila 5 öğün tüketin. Yoğurt veya beyaz peynir: Eğer yemekler arası atıştırırken diş sağlığınızı düşünüyorsanız,kalsiyum deposu olan bu iki yiyeceği tercih edin.

Muz: Yüksek miktarda karbonhidrat içerir. Zengin bir potasyum kaynağıdır. Bu mineral, kalbin düzenli olarak çalışmasını ve tansiyonun düzenli olmasını sağlar.





TANSİYON
Rezene: İçerdiği potasyum sayesinde tansiyonu düzenler. Sağlıklı kan hücreleri için gerekli olan folik asidi de bol miktarda bulundurur. Rezene çayı sindirim için iyidir.

Tahıl: Kan damarlarını gevşeten ve rahatlatan bir tür fotosentez kimyasal maddesi içeriyor. Bu sayede kanın damarlardan daha rahat geçmesini sağlıyor. Tahıl yemek sebzelere oranla vücutta daha fazla kalori yakılmasını sağlar. Kalorinin azalması tansiyonu düzenler.

Un: Yapıldığı tahılın besin değerlerini içerir. B vitaminleri, E vitamini, demir ve magnezyum açısından oldukça zengindir.

Karaciğer: Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, cilt ve keskin gözler için gerekli olan A vitamini açısından zengindir. Küçük bir porsiyonu günlük A vitamini ve demir ile aylık B12 vitamini ihtiyacını giderir.





SİNDİRİM SORUNLARI
Arpa: İçerdiği kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamini vücuda direnç kazandırır.Ayrıca ABD'deki bir araştırma, 6 ay boyunca her gün arpa ürünü şeylerin yenmesinin kolesterol oranını yüzde 15 düşürdüğünü kanıtladı.

Yoğurt: Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını karşılar. Meyvalı yoğurtlara 3 çay kaşığı şeker eklendiği için şeker oranları daha yüksektir. Yoğurttaki potasyum, kan basıncı ve kalp atışlarını düzenler. Midenin yiyecekleri düzenli olarak öğütmesini sağlar...





KİLO KAYBI
Çikolatalı puding: Bu sayede vücuttaki kan istediği protein ve mineralleri alır. İngiliz Sağlık Bakanlığı, kilo kaybı yaşayanların günde 3 kez 1 hafta boyunca puding yemesini tavsiye ediyor.

Peynir: 100 gramında 78 kalori bulunuyor.

Yumurta: Günde 2 yumurta kadınların günlük protein ihtiyacının 4'te 1'ini, erkeğin ise 5'te birini karşılar. A,D,E ve B vitaminleri içeren yumurtadaki selenyum maddesi, bebeklerde sindirim sorunlarını çözer, yetişkinleri de kansere karşı korur.

Dondurma: Günde 2 top vanilyalı dondurma yemek, insan vücudunun günlük protein ihtiyacının yüzde 20'sini karşılar.

Salam: B vitamini, demir, sodyum ve potasyum deposudur.





MENOPOZ
Nohut: Sebze hormonu "fitoöstrojen" içerir. Bunlar östrojenin vücuttaki etkilerini dengeler ve menopozun yarattığı etkilere karşı korur. Sebze proteininin en zengin kaynaklarından birisidir.

Kola: Kafein vücudun yorgunluğunu alır ve konsantrasyonu sağlar.

Üzüm: İçerdiği "elajik" asit sayesinde menopozun neden olduğu kemik erimesine karşı korur. Kandaki östrojen seviyesini yükselterek de menopoz semptomlarını en aza indirir.

Kuru erik: Sadece iki-üç adet yemek dahi vücudun ihtiyacı olan antioksidanları karşılar. İdrar yolları kaslarını rahatlatır. Bu da kolon kanserine karşı korur. Demir, A vitamini, B6 vitamini ve potasyum içerir. İçerdiği yüksek orandaki bor minerali sayesinde menopoz dönemindeki kadınlarda östrojen seviyesini dengede tutar.

Tatlı patates: Adrenal salgılayan bezleri güçlendirerek vücuda enerji sağlar. Fosfor, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, potasyum ve folik asit içerir.





ROMATİZMA
Enginar: Vücuttaki zehiri atma etkisi sayesinde başta romatizma olmak üzere gut hastalığı ve eklem yanmasına karşı birebirdir. Folik asit ve potasyum kemikleri güçlendirir.

Domates: C vitamini boldur.

Tahıl: İçerdiği doğal kimyasallar, romatizmanın yol açtığı eklem yanmaları ve romatizmal ağrıları hafifletir.

Kekik: Timol adı verilen bir tür doğal yağ, vücuttaki diğer yağların parçalanmalarını sağlar. Kekik yağı banyoda sürüldüğü zaman romatizma ağrılarını büyük oranda azaltır.

Zencefil: Uyarıcı etkileri kan damarlarını genişletip kan dolaşımını artırarak romatizma ağrıları ve yanmaları yok eder.





SİSTİT
Kuşkonmaz: Folik asit, C ve E vitaminleri içerir. Yenilen besinlerin vücuttaki zehirli kalıntılarını atmayı sağlar. Karaciğer ve böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır, destekler. Bu nedenle doktorlar, sistit hastalarının mutlaka kuşkonmaz yemeleri gerektiğini söylüyor.





KANSIZLIK
Hurma: Türüne göre değişse de hurmaların birçoğu yüksek oranda demir içerir. Besin değeri yüksek ve önemli bir enerji kaynağıdırlar. Doğal müshil etkisine sahiptir. Kurutulmuş olanlarına göre daha yüksek oranda su ve daha düşük kalori içerir.





İDRAR VE BÖBREK
Pancar: Böbrekleri çalıştırır. Önemli bir potasyum kaynağıdır. Vücuttaki tuz oranını dengeler. Bu sayede böbrekler ve idrar yollarının çalışmasını destekler.

Kavun: Orta boy bir kavunun yarısı, günlük C vitamini ihtiyacını tamamen karşılar. A vitamini ve betakaroten içerir. Bunlar antioksidan, yani vücudu temizleyici etkiye sahiptir. Böbrekleri rahatlatır. Yüksek miktarda su ve düşük miktarda kalori içerir.





DİYABET
Kuru fasulye: Lif açısından zengin bir besindir. Bu da diyabet riskini büyük oranda azaltır.İçerdiği karbonhidratları vücudun şekere dönüştürmesi uzun sürer.

Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, potasyum, fosfor ve magnezyum içerir. Çözünebilir lif içermesi sayesinde kandaki kolesterol oranını düşürür. Bu nedenle diyabet ve kalp hastaları için kaçınılmaz bir besindir.





BAŞ AĞRISI
Nane: Nane çayı baş ağrılarını dindirmek için birebirdir. İçerdiği mentol ve mentol doğal yağları sayesinde mideyi rahatlatma etkisine de sahiptir.

Biberiye: Kimyasal içerikleri sayesinde doğal bir ağrı kesici görevi görür.

Çikolata: Doğal antidepresan özelliği vardır. Çikolata magnezyum ve demir içerir. Sinirleri gevşetici özelliği sayesinde baş ağrısını dindirir.





VÜCUT SU TUTMUŞSA
Kuş üzümü: 100 gramı günlük C vitamini ihtiyacının tam 3 katını karşılar. Antibakteriyel ve yanmayı önleyici etkileri vardır. Zengin potasyum ve düşük tuz içeriği, dehidratasyonu olanlar için önemli bir doğal ilaçtır.

Kabak: 100 gram kabak günlük folik asit ihtiyacının 4'te birini karşılar. Yüksek orandaki potasyum sıvı-tuz dengesini sağlar.

Tahıl: İdrar yollarını açıcı, çalıştırıcı ve rahatlatıcı etkileri sayesinde dehidratasyonu rahatsızlığı bulunanların mutlaka yemeleri gerekir. Mideyi rahatlatıcı özelliği vardır.





EĞER MİDENİZ RAHATSIZSA
Tarçın: Mide yanmalarını ve kusma hissini alır.

Hindistan cevizi: Sütlü içeceklere eklendiği zaman mideyi gevşetici ve gazını alıcı bir etki yaratır. Mide bulantılarını önler.

Lahana: Mayalanma sırasında laktik asit üretir. Bu da sindirim sistemindeki zararlı bakterileri öldürerek sindirime yardımcı olur.





GUT (DAMLA HASTALIĞI)
Hamsi: Omega-3 yağı açısından çok zengindir. Kolesterol seviyesini düşürür. Kanın pıhtılaşmasını önleyerek damar tıkanıklığı, kalp krizi ve dolayısıyla da felç geçirme riskini düşürür. Haftada en az 1 kez yemek gerekir. Kalp hastaları için bu miktar haftada 3-4 porsiyon olmalıdır.





ADET SANCISI
Muz: İçerdiği yüksek oranda B6 vitamini sayesinde kadınların adet dönemi sancılarını büyük oranda azaltır. Doğal bir ağrı kesici gibidir.

Tarçın: Koli basilinin üremesini önler. Limon çayına balla birlikte eklenerek içildiğinde hem nezlenin yol açtığı boğaz ağrılarına hem de adet dönemi sancılarına iyi gelir.





HAMİLELİK
Enginar: Bol miktarda folik asit ve potasyum içerir. Düşük yağ oranı, sindirimi kolaylaştırıcı etkisi, antioksidan özellikleri sayesinde anne adayı ve bebeğin sağlığına önemli faydaları vardır.

Böğürtlen: E vitamini içerir. Vücuttaki zararlı besin atıklarının temizlenmesini sağlar. C vitamini boldur. Cenini korur.





ÇÖLYAK HASTALIĞI
Kestane: Önemli bir enerji kaynağıdır. Kolayca sindirilebilir. Çölyak hastaları için buğday içermeyen un kaynağı olabilir. E ve B6 vitaminleri içerir. yağ oranları düşüktür.





TİROİD
Midye: Omega-3 yağı açısından zengin bir besin kaynağıdır. İçerdiği selenyum minerali tiroit bezlerinin normal işleyişi için gereklidir.





FELÇ
Turunçgiller: C vitamini zengini turunçgiller içerdikleri flavonoid adlı antioksidanlar sayesinde atardamarların, kalbin zarar görmesini önlüyor. Portakal içerdiği folik asit, kalp dostu potasyum ve kalsiyum sayesinde sağlıklı alyuvar hücrelerinin çoğalmasına neden oluyor.

Hamsi: Kolesterolü düşüren ve kan pıhtılaşmasını önleyen Omega-3 bol bol var.





ASTIM
Soğan: Sarımsakla birlikte enfeksiyonlarla mücadele eder. Kükürt bileşimleri atardamarların zarar görmesini önler. Soğan; kemik erimesine de iyi geliyor.





ARTİRİT
Enginar: Enginarın en büyük özelliği toksinleri temizleme yeteneğidir. Bu nedenle artirit ve romatizması olan hastalara özellikle tavsiye ediliyor. Cynarine adlı madde, karaciğer ve safra kesesinin rahatsızlanmasını engelliyor.





STRES
Mayan kökü: Antivirüs etkisi vardır. Karaciğeri korur. Adrenalin salgılanmasını dengeler. Stresle başa çıkabilmek için gerekli olan kortizol hormonunu salgılatır.





ÜLSER
Lahana: Ülseri olan kişiler için tonik, yani mideyi temizleyici etki yaratır. Yüksek oranda C vitamini içerir. Kırmızı lahana vücutta antioksidan özelliğe sahip A vitamini içerir. Kanseri önleyici etkiye sahiptir.Çiğ olarak salatalara katılması tavsiye edilir.





KEMİK ERİMESİ
Kayısı: Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir. Süt: Kalsiyum, protein, B2-A-E-D vitaminleri, folik asit, fosfor ve demir kaynağıdır. Kalsiyum, D vitamini ve fosfor ile birlikte kemikleri ve dişleri güçlendirmek için çalışır. Bunların eksikliği kemikleri eritir.





ARAÇ TUTMASI
Zencefil: Sindirime yardımcı olur. Mide bulantısını giderir. Enerjinizi artırır. Seyahatin ve otomobilde uzun süre gitmenin yol açtığı bulantı ve rahatsızlıkları azaltır.





CİLT SORUNLARI
Papatya: Bitkisel yağ ve kimyasallar içerir. Çay olarak içildiğinde sindirime yardımcı olur, karın ağrılarını dindirir. Sıcak bir banyonun ardından hazırlanacak papatya çayı torbaları, egzamanın neden olduğu kaşıntı ve yanmaları alır. Acı pul biber: Portakaldan 3 kat daha fazla oranda C vitamini içerir. Capsantin adlı kimyasal madde zona hastalığının neden olduğu ağrıları dindirmek için yapılan kremlerde kullanılır. Portakal suyu: Bir bardak portakal suyu günlük C vitamini ihtiyacınızın tamamını karşılar. İçindeki potasyum vücudun su dengesini korur; cildin kurumasını, kırışıklıkların meydana gelmesi önler. Portakal yağı:Susam yağıyla karıştırılarak kullanıldığında iyi bir cilt yağı elde edilir.Ayrıca;selülitli bölgelere portakal yağıyla masaj yapılması tavsiye edilir.





LAKTOZ DAYANIKSIZLIĞI
Badem: Yüksek oranda kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, E vitamini, B2 vitamini, antioksidan içerir. Bu nedenle laktoz (süt şekeri) dayanıksızlığı bulunan ve günlük gıdalar yiyemeyen kişiler için badem ideal bir besin kaynağıdır.





KALP
Bezelye: Haftada 10 porsiyon domatesli bezelye yemeği yiyen bir erkeğin, yemeyene oranla prostat kanserine yakalanma riski yüzde 35 daha az. B vitamini ve protein deposu olan bezelye, kalp için de çok önemli.

Kepekli Ekmek: Kalp hastalıklarıyla bağırsak kanseri için faydalıdır.Günde 12 gramdan fazlası kişiye göre zararlı olabilir.

Kiraz: 100 gramında 40 kalori bulunuyor. İçerdiği ellegic asit, vücudu kansere karşı korurken,kiraz kalp damarlarındaki normal bir kan dolaşımını sağlar. Çok kiraz yenmesi, gut hastalığına yakalanma riskini de düşürür.Günde 20 kiraz yemek 1 aspirin yerine geçiyor.

Çikolata: E vitamini, magnezyum ve demir; kalp hastalıklarına yakalanma riskini düşürür. Günde en fazla 1 çikolata yiyin.

Elma: Günde 5 adet yiyin.

Mısır Gevreği: Günde 1 tabak yeterli.

Salatalık: Diyet yapanların en büyük yardımcısı olan salatalık, kolesterolü düşürür. Kalbi güçlendirir. Unutmadan ekleyelim. Salatayı soymadan yiyin. Çünkü kalbi kuvvetlendiren madde, kabuğu ile derisi arasında bulunuyor.

Yumurta: Tüm yiyecekler içinde en kaliteli proteini içerir. En önemli özelliği, kolesterol oranını düzenleyen lesitin maddesi içermesi. Tavada az yağda pişirilmiş yumurtayı tavsiye ederiz.

Sarımsak: Mutfağınızdan eksik etmeyin. En az 1000 doğal tedavide kullanan sarımsak, sindirim sisteminden, kansere, kan dolaşımından kalp hastalıklarına kadar her şeye yaralı. Ancak hamileler dikkat olmalı. Aşırı sarımsak da kalp yanmaları ve çarpıntılarına yol açar. Günde bir diş yeter.

Humus: E vitamini zengini humus, kanda kolesterol oranını da ayarlar.

Kavun: Bir kavunun yarısı insan vücudunun günlük C vitamininin ihtiyacının tamamını, A vitaminin de yüzde 15'ini karşılar. Kavun, kalp ve böbrek hastalarının diyetlerinde sıkça kullanılan bir meyvedir.

Süt:Tam bir kalsiyum, protein, folik asit, A, E ve D vitaminleriyle fosfor deposu. Çocuk ve genç ve hamilelerin günde en az yarım litre süt içmesi tavsiye ediliyor.

Şeftali: Bir şeftali, günlük C vitamini ihtiyacınızın yarısını karşılar. Sindirimi kolay olan meyvanın koyu renklilerini tercih edin. Çünkü kabuğuna renk veren betakarotene maddesi, kalp ve kansere karşı faydalıdır.

Pirinç: E ve B12 dışında tüm B vitaminleri ve potasyum içerir. Özellikle kolon ve bağırsak kanserlerine karşı faydalıdır.Kolesterolü düşürdüğünden kalbe iyi gelir.

Tuz: Vücuttaki kan dolaşımını ve sinir sistemini düzenler. Mide kanseri, kemik erimesi, kalp sorunlarına bire birdir. İngiliz Sağlık Bakanlığı, halkına günde 9 gram tuzun kafi olduğunu, aşırısının vücuda zarar vereceğini açıkladı.

Çay: Günde 2 bardak içilen çayla, 4 elma, 5 soğan, 7 portakal yemiş gibi kalp dostu antioksidan madde almış olursunuz. İngilizler, özellikle çocukların haftada en az 6 bardak sütlü çay içmesini öneriyor.

Ton Balığı: Kolesterol ve tansiyonu düzenler. Anemi hastalığına karşı D ve B12 vitamini içerir. Birçok kansere karşı vücudu içerdiği nikotinik asitle korur. Bir konserve ton balığı vücudun D vitamini ihtiyacının tamamını karşılıyor.

Hindi Eti: 125 gramı, vücudun günlük folik asit ihtiyacını karşılar. Folik asit, kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.

Karpuz: Bir dilimiyle günlük C vitamini ihtiyacınızın %80'nini karşılarsınız. İçerdiği potasyum, kan dolaşımını sağlar





KANSER
Kayısı: Antioksidan olan betakaroten açısından zengindir. Hücrelere ve dokulara zarar veren moleküllerin etkisini ortadan kaldırarak kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Lifli olduğu için bağırsakları koruyucudur.

Tahıllar: Arpa, mısır, buğday, yulaf gibi tahıllar B ve E vitamini, potasyum ve kalsiyum içerir. Kanserojen maddelerin vücuttan atılması sürecini hızlandırır. Tahıl ağırlıklı bir beslenme rejimi, bağırsak kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor.

Fasulye: Fasulye, C vitamini ve betakaroten gibi kalp hastalığı ve kanseri önleyen antioksidanlar açısından zengindir. B vitamini de seks hormonlarını kuvvetlendirir.

Pancar: Demir ve folik asit açısından zengin olan pancar eski çağladan beri kan hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Amerikalı uzmanlar pancar suyunun sarılık tedavisinde de etkili olduğunu belirtiyor.

Lahana: Kanserli hücrelerin çoğalmasını önleyen karoten maddesi içerir.

Havuç: Tam 40 araştırma havuç tüketimi arttıkça kanser riskinin azaldığını ortaya koymuştur. Bunun temel nedeni betakaroten, C ve E vitaminleri gibi antioksidanlar açısından zengin oluşudur.

Nohut: Yağ düzeyi düşük olan ve kolesterol içermeyen nohut kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, bakır, manganez, betakaroten ve folik asit açısından zengindir. Göğüs kanserine karşı korur.

İncir: Potasyum, demir ve kalsiyum içerir. Sindirim sistemine yardımcı olur. Eski çağlarda kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan incir, modern tıp tarafından da kansere karşı koruyucu olarak öneriliyor.

Sarımsak: Bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kansere, yüksek kolesterole, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır.

Fındık: Kalp krizine karşı koruyucu olan E vitamini açısından en zengin besinlerin başında gelir. Her gün yenilen bir avuç fındık kansere ve kırışıklıklara karşı koruyucudur.

Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum içerir. Lifli özelliği kandaki kolesterol oranını düşürür, şeker ve kalp hastaları için yararlıdır.

Zeytinyağı: İçindeki omega yağ asitleri, kandaki kolesterol düzeyini dengede tutar. Antioksidan özelliği olan E vitamini açısından da zengindir. Bu sayede kalp krizi, felç, kanser ve erken yaşlanmaya karşı beyni koruyucu etkiye sahiptir.

Soğan: Bağışıklık sistemini güçlendirir. İçerdiği allicin ve sülfür; mide ve bağırsak kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Son araştırmalar kemik erimesine karşı, peynir ve sütten daha etkili olduğunu göstermiştir.

Şeftali: Teki bile insanın C vitamini ihtiyacının yüzde 50,sini karşılayabilir. Sindirimi kolaydır. Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olan betakaroten açısından da zengindir. Bir tanesinde 33 kalori vardır.

Pirinç: Pirinç mükemmel bir enerji kaynağıdır. E ve B vitaminleri açısından zengindir. Bağırsak kanserine karşı koruyucu olan pirinç, kolesterolü düşürerek kalp krizi riskini de azaltır.

Çilek: Kolesterol düzeyini düşürür ve sindirim sistemini düzenler. Ellegic asit adı verilen kansersavan bir maddeyi de içerir.

Domates: Likopen açısından zengin ender bitkilerden biridir. Likopen, pankreas gibi çeşitli kanser hastalıklarını önleme konusunda hayati önemdedir. C vitamini açısından zengindir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Lifli bir besin olması da bağırsak kanseri riskini azaltır. GÖZ

Mısır: Zeaksantin adlı bir bitkisel bileşim içerir.Bu madde yaşa bağlı olarak gelişen görme bozukluklarını azaltır. Ispanak: Antioksidan özelliği taşıyan A vitaminine dönüşen betakaroten içerir. Sağlıklı gözler için gereklidir. Katarakt ve diğer göz tabakalarının bozulmasına karşı lutein maddesi de içerir.Pişirdikten sonra hemen tüketin; beklemesi halinde içindeki yararlı maddeler toksik maddelere dönüşebilir.





BAĞIRSAK
Elma: Protein, vitamin ve doğal kimyasallar sayesinde sindirime yardımcı olur. Sindirimi kolaylaştırır. Bağırsak sorunları çeken kişiler için dengeleyici ve normalleştirici besin olarak nitelenirler.